Bugünlerde en çok sorulan soru, seçimlerden sonra ekonominin nasıl olacağı. Bana göre acil çözüm bulunması gereken, devletin kurumsal yapısındaki belirsizlikler, OHAL, hukukun üstünlüğü, eğitimde gelinen nokta vb sorunlara dış borç geri ödemelerini de eklemek gerek.
Bu iş önemli çünkü, artık dünyada döviz likiditesi azalmaya başladı. Ama bizim ihtiyacımız azalmıyor. Aksine artıyor. Yeni borç alırken yabancıların beklentilerini anlamak lazım. Bunun önemli bir göstergesi CDS’lerdir.
Bildiğiniz gibi kredi temerrüt takasları (CDS) son yıllarda ülke riski değerlemesinde kullanılan bir türev piyasası enstrümanı. Sıcak paracılar, bizim gibi ülkelere borç verirken, kredi faizlerinin üstüne bu oranları ekleyerek nominal faizleri hesaplıyorlar.
Bu alanda önemli bir gelişmevar:
Merkez Bankası’nın ilk faiz artışından bir gün önce yani 24 Nisan’da, TCMB fonlama faizi = %12,75 iken 5 senelik CDS, 195 baz puan civarındaydı. Aynı tarihte bizim 5 senelik CDS ile yükselen piyasaların (Emerging Markets) ortalaması arasındaki fark 92 baz puan düzeyindeydi. Kurlar tarihi zirve yapınca Merkez Bankası, faizini 500 baz puan artırarak %17,75’e çıkardı. Ardından kurlar önce aşağıya doğru indi ardından geri döndü ve duruldu. Fakat 18 Haziran itibarıyla Türkiye’nin 5 yıllık CDS’i 324 baz puana yükseldi. Daha önemlisi, bizim CDS ile yükselen piyasaların CDS’lerinin ortalaması arasındaki fark yaklaşık 195 baz puana çıktı.
Söylemlerinde ne kadar haklılar kısaca bakalım.
Ocak-Mayıs 2018 döneminde bütçe 20,5 milyar lira açık verdi. Bu 2009 Krizindeki aynı dönem açığına neredeyse eşit.
Gelirlerde vergi barışı ve yeniden yapılandırılmasından kaynaklanan kurumlar vergisi tahsilat artışı var. Bir de TCMB ve kamu bankalarının yüksek karlarının katkısını unutmamak lazım. Yanı sıra kamu bankalarının yüksek temettü ödemeleri gelirlerin olumlu seyrine destek vermiş.
Ancak dahilde alınan KDV’de ciddi bir tahsilat sorunu var. Beş ayda tahakkuk eden 87,4 milyar liralık KDV’nin sadece %28,6’sı,yani 25 milyar lirası tahsil edilebilmiş, 62 milyar liradan fazlası ya ödenememiş ya da birilerinin cebinde kalmış.
Bir de önceki yazımda belirttiğim, ödenmeyen 190 milyar liralık KDV iadesi var. (Ödense açık ne olurdu acaba?)
Buna karşılık harcamalar tam gaz devam ediyor. Özellikle sosyal güvenlik, savunma, sosyal amaçlı transferler, belediyelere aktarılan payla ve yatırımlardaki harcamalar önce çekilmiş.
Kısacası bütçede sıkılaştırma yok. Aksine genişleme var. Seçim zamanı normal(mi?).
Maliye politikası böyle de para politikası nasıl acaba?
Orada da genişleme oldukça hızlı. Yılbaşında 129 milyar lira kadar olan emisyon, 14 Haziran itibariyle 160 milyar lirayı geçmiş. Artış hızı %25.
Burada bir hatırlatma yapmakta yarar var.
Ekonomiye giriş derslerinden hatırlarsınız, eğer hem parasal hem de maliye politikasında genişleme beraber yaşanırsa sonuç yüksek enflasyondur. Şimdi TÜFE’nin hız kesmeden neden yükseldiğini daha iyi anlıyoruz.
Bunlara cari açıktaki artışı, bir yılda ödenecek dış borçları da ekleyerek geniş düşünün.
Son bir soru daha: Sizce seçimlerden sonra, mahalli idare seçimlerinin yapılacağı Mart 2019 tarihine kadar kapsamlı yapısal reformlar yapılabilir mi?Cevabınız evet isesıcak paracılar abartıyorlar, iyi niyetli değiller. Dış borçları rahat öderiz. Keyfinize bakın.
Hayır ise o zaman önümüzdeki yaz ve sonbaharın ekonomi için oldukça zor geçeceğini söylemek yanlış olmaz. Hazırlıklı olun.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder