Ankaralılar için TBMM
önündeki Akay alt geçidi, inşaatının başlangıcından beri sorundur. Uzmanlar bu
projenin, hem ulaşım hem de diğer açılardan yanlış olduğunu ısrarla söyleye
geldiler. Ama kimse dinlemedi.
Sonrası malum. Her
yağmurda orası ve diğer bazı alt geçitler suyla dolar. Otomobillerini kayık gibi
kullanılmaya çalışanlar yolda kalırlar. Ardından trafik tıkanır. Ve bu
tekrarlanır durur.
Ama eskiden
yaşananlardan bir fark var. Önceleri sadece bazı gazete ve televizyonlarda yer
bulan batık araba görüntüleri, artık akıllı telefonu olanlar amatör kameraman
ve muhabirler ile sosyal medya sayesinde gizlenemiyor.
Bana sorarsanız bu
görüntüler bize yakışıyor (!). Sorumluları başkaları seçmedi ki. Seçerken,
uzmanlık yerine belediyecilikle ile alakası olmayan özelliklere önem verirsek
olacağı budur.
Tek avunduğumuz şey
sorun sadece başkentte yaşanmıyor. Diğer kentlerde de benzeri olaylar var. Daha
bu sabah haberlerde, K. Maraş - Elbistan’da 10 bin kişinin şehir suyundan
zehirlendiğinden söz ediliyordu.
Basın bu haberleri
gündeme getirdikçe yetkililer hemen dünyayı örnek göstermek için, daha önceden
hazırlattıkları haber ve görüntüleri servis etmeyi alışkanlık edindiler.
Ben de bu bağlamda
dünyadaki duruma bir bakayım dedim.
Rapor ‘un bu yılki
sayısı bazı konulara özel önem vermiş.
Doğal felaket ve felaket riskleri dünya genelinde artmış.
Son yıllarda ölümcül depremler, tsunamiler, sel felaketleri, fırtınalar ve
kuraklıkların sayısında çoğalma görülüyor.
İkincisi doğal felaketler, var olan sosyal, ekonomik,
çevresel ve yönetişim sorunlarını daha da derinleştiriyor.
Sorunlu altyapı kalitesi, yoksulluk ve gelir eşitsizliği, sağlık hizmetlerine
ulaşım, eğitimi seviyesi gibi yapısal dertler doğal afetler sırasında ve
sonrasında etken oluyorlar. Özellikle az gelişmiş ülkelerde, sorunların
derinleşmesine ve çözümlerinin zorlaşmasına neden oluyorlar.
DRP’na göre alt yapı, doğal felaketlerin etkilerini
belirleyen temel risk faktörü. Ülkeler ve ekonomiler, felaketlerden başta
ulaştırma olmak üzere telekomünikasyon, enerji santralleri ve ilgili kamu
kurumlarının yeterliliklerine göre etkileniyorlar. Gelişmiş ekonomiler her felaket
için ürettikleri senaryolara göre hazırlık yapıyor, tüm kamu altyapı
sistemlerini ona göre inşa ediyorlar.
Diğer bir deyimle, az
gelişmişlerde olduğu gibi akıllarına geldiği gibi ve/veya işi alan müteahhidin
önerilerine göre proje üretmiyorlar. Deprem için gerekli olan toplanma
yerlerini önce yeşil alan daha sonra AVM ve/veya rezidans inşaatına açmıyorlar.
Dahası bu gerçekleri inkar edip, felaket yaşanınca ya cambaza bak misali, suçu
birilerinin üzerine yıkmaya ya da sadece bizde yok demeye çabalamıyorlar. Başları
sıkışınca şehrin her tarafı AB/D şehirlerine benziyormuş muamelelisi
yapmıyorlar.
Bahsi geçen Rapora
göre diğer bir sorun da, altyapının
fiziksel yeterliliği olmasına rağmen yönetim ve idame sorunlarının çok yaygın
olması. Özellikle az gelişmiş ülkelerde daha sık rastlanan bu sorunun ana
kaynağı bizim son günlerde tartıştığımız “liyakat” problemi. İnşaatı
yabancı/yerli şirketlere yaptırmakla iş bitmiyor. Bir de ona bakacak yetişmiş
mühendis, teknik eleman ve uzman yöneticiyi kamuda istihdam etmek lazım. Bizim
partiden, benim adamım olsun yaklaşımı olmamalı. O da yetmez. Üstüne merkezi ve
yerel bütçelerde, bakım onarım için yeterli para kaynağını ayırmak gerekiyor.
Kısacası Birleşmiş
Milletler uzmanları, diğerleri gibi, bizdeki yetkilileri de uyarıyor. Ancak uyarıları
anlamak için ilk önce niyet sonra da yetenek lazım.
Gene başladık,Polise türban,falanca padişahın adını GATA'ya vermeye vs,maalesef bu iş olmıyacak gibi..Yazık ülkemize ve çocuklarımıza.
YanıtlaSil