İki rapor ile başlayayım.
İlki Amerikan sosyal güvenlik sisteminin
geleceğini inceleyen “Social
Security and Medicare Boards of Trustees” raporu. Üyeleri arasında ABD Hazine, Çalışma
ve Sağlık Bakanlarının da bulunduğu komitenin hazırladığı rapor sistemin
geleceğine yönelik önemli sonuçlar içeriyor. ABD emeklilik ve sağlık sisteminin
geleceği konusunda hiç güzel haberler vermiyor. (ABD emeklilik sisteminin bireysel
emeklilik fonlarına dayalı olduğunu unutmayın lütfen.)
Rapor göre, 2019 yılına kadar sistemin gelirleri
giderlerinden fazla. Yani sorun yok. Bu tarihten 2030’lu yıllara kadar sistem,
varlıklarının gelirleriyle idare ediliyor. Ancak
hemen, yeni seçilen başkan döneminde, radikal önlemler alınmazsa, sistem ileride
açık vermeye başlıyor. Ve bu yüz yılın sonuna doğru açık miktarı, belirli
varsayımlara göre, bugünün parasıyla 32 trilyon dolara ulaşıyor.
Süre size çok uzak gelebilir. Haklısınız. Ancak
unutmayın, 2019 sonrasındaki gelirlerin sisteme katkı sağlaması için, bireysel
emeklilik fonlarının çoğunun yatırıldığı ABD tahvillerinin getirilerinin
pozitif olması gerekiyor.
Bugün dünya tahvil piyasasında yaklaşık 10
trilyon dolarlık kağıt negatif faiz geliri elde edebiliyor. Yani yatırımcılar,
tahvil sahiplerinden gelir elde etmiyor, onlara para ödüyorlar. Bunun nedeni
büyük merkez bankalarının parasal genişleme politikaları.
Burada ikinci
rapora göz atalım.
Uzmanlar, bilinen bir gerçeği modellere dayalı
çalışmalarında ele almışlar. Çalışmada, Brezilya, Şili, Kolombiya, Endonezya,
G. Kore, Malezya, Meksika, Filipinler, Polonya, Güney Afrika, Tayland ve Türkiye
para ve sermaye piyasaları
incelenmiş.
Sonuç şu: FED
faizleri 100 baz puan artırınca, gelişmiş ekonomilerde faizler 79 baz puan, GOP
ülkelerdeki faizler ise 69 baz puan yukarı çıkıyor.
Diğer bir deyimle, dünya ekonomisi o derece
dolarize olmuş ki, herkes dünya imamı FED’e göre pozisyon almak zorunda
kalıyor. Gelişmiş ekonomilerin ABD ile karşılıklı ekonomik ilişkileri
anlaşılabilir.
Gelelim ABD emeklilik sisteminin getirileri ile
FED faizi ve bizim gibi, dışa bağımlı, döviz açığı veren ekonomilerin
faizlerine.
Bilindiği gibi son günlerde bizim piyasalarda,
TCMB’nin katkılarıyla, bir faiz indirimi furyası başladı. Sürdürülebilmesi
halinde, ekonominin geleceği açısından çok olumlu bir gelişme. Sürdürülebilmesi dış dengelere ve
enflasyondaki gelişmelere bağlı. Enflasyonu yazımız konusu olmadığı için
bir kenara koyalım.
Ama dış dengelerin, diğer GOP’larda olduğu gibi
bizde de FED’in etkisinde olduğunu söylemek yanlış olmaz. Özellikle 2009-2010
döneminden sonra oldukça hızlanan içeride dolarla borçlanmanın bir sonucu olan
bu durumun çabuk değişmesi zor.
Eğer ivedilikle sıcak paranın akıllı yönetimi
için adımlar atılmazsa, FED öncelikle kendi ülkesinin ekonomik çıkarlarını
korumak için faiz yükseltmeye başlayınca, bizim otoritelerimizin
yapabilecekleri sınırlı.
Hatırlamakta yarar var. Kendi ülkesinde negatif getiri elde edebilen yatırımcılar, GOP ortalama
yüzde 13, Türkiye’de yüzde 8 civarında gelir elde ederek emeklilerinin geleceğine
katkı sağlıyorlar.
O halde bizim emeklilerimize veremediğimiz
parayı, Amerikan emeklisine vermenin ne alemi var? Akılcı önlemler almak
gerekmez mi?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder