5 Ekim 2015

Sözüm siyasetçilere “Bol kepçe harcama değil tasarruf zamanı”

Dünyada işler iyiye gitmiyor, tartışılıyor. Yükselen piyasa ekonomilerine akan ucuz paranın yakın gelecekte azalacağı laf olmaktan çıktı, uluslararası raporların konusu olmaya başladı. IMF bile korkularını raporlarına yansıtmış. Üç büyük merkez bankasına (FED, ECB, BoJ) “Aman para arzını azaltmayın, gelişme yolundaki ülkeler ve sizin ekonomileriniz zarar görürler” demeye getiriyor.

Peki, biz ne yapıyoruz?

Dışarıda olanlara gözlerimiz kapalı, kulaklarımız tıkalı.

Yılbaşından beri seçimlerle uğraşıyoruz. Bir genel seçim yaptık, sonuçlar beğenilmedi. Yenisine hazırlanıyoruz. Hükümet geçici, ama terör ateşi ülkeyi sarmak üzere. Her gün ölüm haberleri alıyoruz. Anlayacağınız, politik riskler öncekine göre daha fazla.

Üstelik sadece iç siyasi sorunlarla değil, bir de sınırlarımızın dışında Suriye’de neredeyse Ruslarla savaşır duruma geleceğiz. “Bu bizim sınırımız Rusların burada ne işi var?” da diyemiyoruz. Çünkü zamanında komşumuz olmayan Mısır konusunda çok ileri, geri konuştuk.

Dolar/döviz aldı başını gidiyor. Yetkililer sadece seyretmekle yetiniyor.


Enflasyon azalma değil, yükselme eğiliminde. Para politikası buna uyumlu değil.
Hanehalkının ve reel sektörün borçları sorunlar listesinin ilk sıralarında.

Hukuk devletinin, bırakın iyi çalışıp çalışmadığı, varlığı sorgulanır hale gelmiş. Özgürlükler kısıtlanıyor, ciddi sıkıntılar var.

Neyse uzatmayayım. Şartlar üç aşağı, beş yukarı böyle. Yazmak gerekirse dahası da var.

Ancak partiler, böylesi olasılıklar yokmuş gibi, seçim bildirgelerini açıklarken, bol keseden söz üstüne söz veriyorlar. Haklarını yemeyelim, hepsi “kaynakçı/şeffaf”. Sözlerinin ne kadar yük getireceğinin rakamını da açıklıyorlar. Vaatlerin devlete yükü onlarca milyar lirayı geçiyor.

Ama para nereden bulunacak tam olarak açıklayan yok. İş bu soruya gelince her parti, üstü kapalı konuşuyor.

Bilinen bir şey var: Harcamaları karşılamak için ya vergiyi artıracaklar ya da borçlanmayı. Veya biraz ondan biraz ötekinden.

Şimdi gelelim asıl önemli yere.

Kimden veya kimlerden vergi alınacak? Rant geliri elde edenden mi? Yoksa daha fazla KDV, ÖTV mi? Kayıt dışılık ne olacak? Yine kaçan kurtulacak mı?
Borçlanmaya gidilecekse, içeride yeterli tasarruf olmadığına göre dışarıdan mı kaynak gelecek? Dışarıda para azalacağına göre, pahalı kaynakla yapılan popülist harcamaları finanse etmek ne kadar mantıklı.

Ben söyleyeyim bu işin sonu vergi ve borç artırımından geçiyor. Dar ve sabit gelirliler hazır olsun. Her ülkenin borcunu sonunda onlar öder.

Peki, hiç mi çözüm yok? Türkiye bu sarmaldan çıkamayacak mı?

Olur mu? Sıcak para girişiyle etkin mücadele, akılcı bir vergi politikası, verimliliği esas alan teşvik sistemi yapılacak öncelikli işlerden bazıları. Örneğin yetersiz tasarruf sorununu çözmek için de yüz milyarlarca liralık yastık altı tasarrufu sisteme sokmak yeterli olacak.

Sakın yazmak kolay demeyin. Eğer yaklaşmakta olan büyük maçtan yenik ayrılmak istemiyorsak zor olanı başarmamız gerek.

1 yorum: