Bir soruyla başlayayım. Düşünün, bir gece yarısı evinizin kapısı çalınıyor. Heyecanla açıyorsunuz. Karşınızda 2 metre boyunda, belindeki silahın kabzası görünen “çam yarması bir zebella” duruyor. Size, yaşı kemale ermiş çocuğunuzun kendisine birkaç bin lira borcu olduğunu ve zamanında ödemediğini söylüyor. İlk cevap seçeneğiniz: “Çocuğum 18 yaşından büyük. Verdiği sözün yükünü kendi çeksin. Ben karışmam” İkinci seçeneğiniz ise: “Aman çocuğuma bir zarar vermeyin. Ben borç bulur yarın size öderim.”
Şimdi bakalım kamu ne cevap vermiş?
Medyaya yansıyan bilgilere göre inşaatı üstlenen şirketlere 6,5 milyar Euro yolcu garantisi verilmiş. Bu daha az yolcu gelirse farkın Devlet Hava Meydanları ve Limanları İşletmesi (DHMİ) tarafından karşılanacağı anlamına geliyor.
Yolcu garantisi konusunda tartışma yok ama kredi üstlenimi insanların kafasını biraz karıştırmış gibi görünüyor.
3996 Sayılı Yap İşlet Devret Kanunun ilgili maddesi şöyle:
“Kredi Üstlenimi
Madde 11/A : Genel bütçe dışındaki kamu kurum ve kuruluşları ile bağlı ortaklıklar ve mahalli idareler tarafından gerçekleştirilen yatırım ve hizmetlere yönelik sözleşmelerde sözleşmelerin suresinden önce feshedilerek tesisin ilgili idareler tarafından devralınmasının öngörülmesi halinde, yatırım ve hizmetlerin finansmanı amacıyla temin edilen yurt dışından sağlanan finansmanı ve varsa bu finansmanın teminine yönelik türev ürünlerden kaynaklananlar da dahil olmak üzere mali yükümlülükleri üstlenmeye söz konusu idare yetkilidir.”
Madde açık. DHMİ, diğer KİT’ler veya belediyeler yap-işlet-devret modeliyle yaptırdıkları bir proje için yurt dışından sağlanan finansmana üstlenim garantisi verebilirler.
Ancak burada Hazine, KİT’lerin ve belediyelerin üstlendiği risklerin kendi üzerlerinde görünmesini istemediği için basit bir “uyanıklık” yapmış. Riskler ilgili kurumda görünsün demiş.
Şimdi imzalanan kredilerin iki yanına dikkat ederek değerlendirmeye devam edelim. Birincisi, Euro cinsi borçlanma olduğu halde hiç yabancı banka yok. Yabancı bankalar para dağıtacak yer ararken neden böylesine sağlam, garantilerle dolu bir anlaşmayı finanse etmediler? Cevabın teknik yanı şu: DHMİ üzerinden olaylı değil direk Hazine garantisi istediler. Hazine olmaz dedi.
İkincisi, teknik dokümanlara bakarsanız, kredi verenlerin hiç birisi Türkiye’de kurulmuş banka değil, hepsi “yabancı”(!). Adı geçen bankaların yurtdışında kurulmuş iştirakleri ve/veya off-shore şubeleri.
İşlemlerin böyle kulağını tersten gösterir gibi yapılmasının nedeni yukarıdaki yasa maddesinde geçen “finansmanın yurt dışından sağlanması” zorunluluğu. Basında adı geçen bankalar bu kadar büyük krediyi Ankara’daki şubelerinden verselerdi DHMİ kredi üstlenim garantisi veremezdi.
Gelelim DHMİ’nin 11 milyar Euro ‘luk risk üstlenmesine. Kendi sermayesi 2 milyar TL civarında olan bir şirketin bu kadar büyük yükün altına girmesi mümkün değil. Zaten yurt dışındaki bankalar da bu nedenle doğrudan Hazine garantisi talep etmiş olabilirler.
Bence kimseyi kandırmayı denemeye gerek yoktu. DHMİ’nin yüzde 100 hissesi Hazine’ye ait. Gerek olunca bütçeden KİT’lerin sermayesine para aktarılıyor. Aynen TCDD örneğinde olduğu gibi. TCDD’nin hemen hemen bütün yatırımları bütçeden finanse ediliyor. Bir sorun çıktığında DHMİ için de aynı işlem yapılacak. Dolayısıyla riskleri Hazine’de göstermemek tamamen hesapların gizlenmesine yönelik bir işlem.
Özetle Hazine yukarıdaki ilk cevap seçeneğini seçmiş. “Çoğunun borcu beni ilgilendirmez” demeye getiriyor.
Ancak benim gibi ikinci seçeneğe doğru cevap diyenlere son bir hatırlatma yapayım. 4,5 milyar Euro ‘luk kredinin 3,4 milyarlık bölümü kamu bankalarından verilmiş. Onlar da dövizi dışarıdan borçlandılar. Yarın olurda kamu bankalarının döviz ihtiyacı doğarsa, onların da sahibi olan Hazine, “çocuklarının” borçları karşısında ilgisiz mi kalacak? Olabilir mi?
Kısacası bu yükler, muhasebe kaydı olarak başka yerde görünse de, eninde sonunda Hazine’ye aittir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder