Dünyada
işler iyiye gitmiyor, tartışılıyor. Yükselen piyasa ekonomilerine akan ucuz paranın
yakın gelecekte azalacağı laf olmaktan çıktı, uluslararası raporların konusu
olmaya başladı. IMF bile korkularını raporlarına yansıtmış. Üç büyük merkez
bankasına (FED, ECB, BoJ) “Aman para arzını azaltmayın, gelişme yolundaki
ülkeler ve sizin ekonomileriniz zarar görürler” demeye getiriyor.
Peki, biz ne
yapıyoruz?
Dışarıda
olanlara gözlerimiz kapalı, kulaklarımız tıkalı.
Yılbaşından
beri seçimlerle uğraşıyoruz. Bir genel seçim yaptık, sonuçlar beğenilmedi.
Yenisine hazırlanıyoruz. Hükümet geçici, ama terör ateşi ülkeyi sarmak üzere.
Her gün ölüm haberleri alıyoruz. Anlayacağınız, politik riskler öncekine göre
daha fazla.
Üstelik
sadece iç siyasi sorunlarla değil, bir de sınırlarımızın dışında Suriye’de
neredeyse Ruslarla savaşır duruma geleceğiz. “Bu bizim sınırımız Rusların burada ne işi var?” da diyemiyoruz. Çünkü
zamanında komşumuz olmayan Mısır konusunda çok ileri, geri konuştuk.
Enflasyon
azalma değil, yükselme eğiliminde. Para politikası buna uyumlu değil.
Hanehalkının
ve reel sektörün borçları sorunlar listesinin ilk sıralarında.
Hukuk
devletinin, bırakın iyi çalışıp çalışmadığı, varlığı sorgulanır hale gelmiş.
Özgürlükler kısıtlanıyor, ciddi sıkıntılar var.
Neyse
uzatmayayım. Şartlar üç aşağı, beş yukarı böyle. Yazmak gerekirse dahası da
var.
Ancak partiler,
böylesi olasılıklar yokmuş gibi, seçim bildirgelerini açıklarken, bol keseden
söz üstüne söz veriyorlar. Haklarını yemeyelim, hepsi “kaynakçı/şeffaf”. Sözlerinin
ne kadar yük getireceğinin rakamını da açıklıyorlar. Vaatlerin devlete yükü
onlarca milyar lirayı geçiyor.
Ama para nereden
bulunacak tam olarak açıklayan yok. İş bu soruya gelince her parti, üstü kapalı
konuşuyor.
Bilinen bir şey var:
Harcamaları karşılamak için ya vergiyi artıracaklar ya da borçlanmayı. Veya
biraz ondan biraz ötekinden.
Şimdi
gelelim asıl önemli yere.
Kimden veya kimlerden
vergi alınacak? Rant geliri elde edenden mi? Yoksa daha fazla KDV, ÖTV mi?
Kayıt dışılık ne olacak? Yine kaçan kurtulacak mı?
Borçlanmaya
gidilecekse, içeride yeterli tasarruf olmadığına göre dışarıdan mı kaynak
gelecek? Dışarıda para azalacağına göre, pahalı kaynakla yapılan popülist
harcamaları finanse etmek ne kadar mantıklı.
Ben söyleyeyim bu
işin sonu vergi ve borç artırımından geçiyor. Dar ve sabit gelirliler hazır
olsun. Her ülkenin borcunu sonunda onlar öder.
Peki,
hiç mi çözüm yok? Türkiye bu sarmaldan çıkamayacak mı?
Olur
mu? Sıcak para girişiyle etkin mücadele, akılcı bir vergi politikası,
verimliliği esas alan teşvik sistemi yapılacak öncelikli işlerden bazıları. Örneğin
yetersiz tasarruf sorununu çözmek için de yüz milyarlarca liralık yastık altı
tasarrufu sisteme sokmak yeterli olacak.
Ellerinize sağlık Hocam.
YanıtlaSil