Televizyonlarda
ve sosyal medyada siyasi parti temsilcilerini dinledikçe şaşırmıyorum desem
yalan olur. Sorunlara ne kadar kolay çözümler bulabiliyorlar! Her soruya bir
cevapları var. Ancak, kamu sistemi, bütçenin yapısı hakkında biraz bilginiz olunca
kafanız karışıyor.
Her
parti teşvik istemini daha akılcı kullanacağını ve katma değerli ürünlerden,
bilgi teknolojisine geçene kadar tüm üretim sorunlarını teşvik sistemiyle
çözüyorlar.
Aslına
bakarsanız bu yeni bir şey değil. Hali hazırda da aynı yaklaşım geçerli.
Ekonomi
Bakanlığı’nın web sitesine girin. Yatırım destekleriyle ilgili mevzuatı
inceleyin. Göreceksiniz 2012 yılında yenilenen sitemde “öncelikli yatırım
kararları” başlıklı bölümde, üç yılda defalarca değişiklik yapılmış. Dershanelerin
kapatılmasına karar verilmiş, özel okul yatırımları teşvik edilmiş. Kreş
açılmasının eğitime yararı görülmüş, kreşler teşvik kapsamına alınmış.
En
sonuncusu 8 Nisan 2015 tarihli. Daha fırından yeni çıkan Kararname ile maden
arama yatırımları ile US-97 (ULUSAL
FAALİYET VE ÜRÜN SINIFLAMASI-US 97) Kodu: 2423, 30, 32, 33 ve 353 olan
yüksek teknolojili sanayi sınıfında yer alan ürünlerin üretimine teşvik
verilmiş.
“Ne var bunda? Sen de bu sektörlerin teşvik edilmesini öneriyorsun.”
diyenlere hak veriyorum.
Ama
şeytanın ayrıntıda gizli olduğunu hatırlayalım. Ve şöyle bir soru sorarak yazıya
devam edelim. İlk US-97 kodu neden dört haneli de sonrakiler iki haneli acaba?
2423 numaralı kod, Eczacılıkta ve Tıpta kullanılan kimyasal ve bitkisel
ürünlerin imalatını içeriyor. 33 numaralı kod ise çok geniş bir alanı kapsıyor:
Tıbbi aletler, hassas ve optik aletler ile saat imalatı. Ne güzel değil mi? Bu
tanıma kim itiraz edebilir? Ancak ayrıntıya, örneğin 3320.0.20.02.50 numaralı
koda gidince karşınıza güneş gözlükleri ve çerçeveler çıkıyor.
Şimdi
ithal edilen optik aletlerin içeride üretimine yatırım desteği vermeye itirazı
olmayanların, güneş gözlüğü imalatının teşvik edilmesine itirazları olmayacak
mı? Bu ülkenin bütçe kaynakları o kadar geniş mi?
Anlaşılan
ekonominin duraklama sürecini yaşadığı bir ortamda ve seçim yaklaştıkça,
hükümetin, bürokrasinin kapısını çalan reel sektör temsilcileri ayakta
kalabilmek ve/veya fırsattan istifade devletten bir şeyler koparabilmek için
Ankara’yı bunaltmışlar. Vergi ve SGK’dan indirim için olumlu cevap alamayanlar
Ekonomi Bakanlığı’nın yolu tutmuş. Ve başarılı da olmuşlar.
Burada
bir teknik bilgi vermem gerekiyor. Teşvik sistemindeki öncelikli yatırım
konuları, yatırım nerede yapılırsa yapılsın, 5 inci bölgede uygulanan bölgesel
desteklerden yararlanıyorlar. Yatırıma devletin katkısı yüzde 40 oranında. Yanı
sıra bu yatırımlar, yüzde 80 kurumlar vergisi ve gelir vergisi indirimi
alıyorlar. Eğer proje büyük ölçekli bir yatırım ise, oranlar yüzde 10’nar
artıyor.
Bizim
teşvik sistemimizin yapısal bir sorununa değinerek bitirmek istiyorum.
Öncelikle
belirtmemde yarar var: Sanayileşme
devlet müdahalesi olmadan olmaz. Devletin düzenleyici ve yol gösterici katkısı
bir zorunluluktur. ABD dâhil, tüm dünyada bunun tersi bir örteneğe
rastlayamazsınız. Ama devlet müdahalesi
sektörel bazda olmalıdır. Oysa bizde sektör değil kişiler, yandaşlar
desteklenir.
Bunun
temel nedeni teşvik sistemine ayrılan kamu kaynağının yetersizliğidir. Her
sektöre bol keseden teşvik sözü veren devlet kıt, yetersiz kaynağı dağıtırken
bir seçim yapmak zorunda kalıyor. Sonunda
sektör desteklerinin yerini zengin yaratma alıyor. Sanayileşme hedefine
ulaşılamıyor.
Yapılması
gereken şey, tüm mikro sorunların çözümünü teşviklerin üzerine yıkmak yerine,
daha akılcı yapısal önlemler almak.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder