Hocaların hocası Prof. Dr. Bilsay Kuruç, Mülkiye’deki
bir açılış konuşmasında, başlangıcını yaşadığımız yüzyılın, ampirik bilgiden
analitik bilgiye geçiş dönemi olacağını belitti.
Oturup aradaki farkı biraz düşündüm. İnternetten araştırınca
karşıma aşağıdaki bilgiler çıktı.
“Deneycilik/ampirizm, bilginin duyumlar sayesinde ve deneyimle
kazanılabileceğini öne süren görüştür. Deneyci görüşe göre insan zihninde
doğuştan bir bilgi
yoktur. İnsan zihni, bu nedenle boş bir levha gibidir.
Deneycilik
akılcılığın
karşıtıdır. Akılcılığa karşıt olarak deneycilik, duyum ve deneyimle temellenen
bilgileri bilgi olarak kabul etmektedir yalnızca. İnsan bilgisinin tek kaynağı
deneyim ya da duyumdur buna göre. Bilginin kaynağında aklı gören rasyonalizm geleneğine
karşıt olarak deneycilik her tür bilginin sonradan deneyimle, duyumlarla elde
edildiğini ileri süren bir felsefi temele sahiptir.”
Buna
karşılık, “ Bir metot olarak Analitik felsefe günümüz felsefesinde yaygın bir
metodik yaklaşım olarak benimsenmektedir. Analitik felsefenin varsayım ve
kanıtlara ağırlık veren yaklaşımı, belirsizlikten kaçınması ve ayrıntılara
verdiği dikkat gibi net yaklaşımları günümüz felsefesinde de benimsenmektedir.”
Ardından
öğrencilerim ve çevremdeki gençler, hatta tanıdıklarım geldi. “Ne kadar ampirik ne kadar analitik
düşünüyorlar acaba?” kendime sordum. Tabi bu arada kendi kendimi de sorguladım.
Çağı yakalayabilecek miyiz?
Moralim
bozuldu. Okumayı ve bilgiyi sadece sosyal medyaya indirgemedik mi? Dizi ve evlilik programı seyretmeyenler,
televizyonlarda tartışma programı izleyerek bilgiye ulaştıklarını sanmıyorlar
mı? Kimi daha çok seviyorlar, kendilerine yakın hissediyorlarsa, onun
söylediklerini doğru bulmuyorlar mı?
Kitap
okuyan neredeyse kalmadı. Gençler arasında kitap, dergi okuyan gördüğüm zaman
mutluluktan uçuyorum. Ne okursa okusun.
Yeter ki kitap okuma alışkanlığı edinsin, bana yeter.
Bunlar neden önemli?
Ampirik bilgiden analitik bakış
açısına geçebilmek için, bilgiye ulaşma ve onu hızla analiz edip karar alma
çağımızda olmazsa olmazlardan.
Dünya ile yarışmak, üretimi çoğaltmak, katma değeri yüksek, her dönemde yeni
teknoloji üretebilen bir ekonomiye sahip olabilmek için bilgiyi analiz
yeteneğine bağlı.
Analiz
yeteneği insana çocukluğundan itibaren verilebilir. Eğitim sisteminin bu
aşamasında, ezber yerine analizi öne çıkaran bir sistem ivedilikle
uygulanamazsa bu çağı yakalayabilmemiz çok zorlaşabilir.
Ancak yavrularımız, din ağırlıklı, ezberci, daha
doğrusu ampirik yanı ağır basan, sorgulamayı değil inanmayı, ezberlemeyi öne
çıkaran bir eğitim sistemi içinde çırpınıp duruyorlar. Liseye ve
üniversiteye geldiklerinde de iş işten geçmiş oluyor. Ezber yerine yoruma
dayalı soru sorulduğunda çuvallıyorlar. Dahası,
çoğu fikirlerini savunurken özgün, kendilerine ait argümanları ve tezleri
değil, başkalarından duyduklarını kullanmayı meziyet sayıyorlar.
Anlayacağınız,
hemen vites değiştirmezsek bu çağı da kaçırmış olacağız. Belki başkalarının
ürettiği ithal arabalara binip, akıllı telefonlar kullanacağız. Ama borç
batağından çıkamayacağız.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder