Son
sözü baştan söyleyeyim. Sosyal devlet sağlık, eğitim ve emeklilik gibi
konularda tasarrufçu bir yaklaşım içinde olmamalı. Bu hizmetlerin maliyeti
neyse ödemek için gerekli önlemler alınmalı.
Hep
söylediğim gibi, kamuda da olsa, hiçbir hizmet bedava değildir. Mutlaka bedeli
vardır ve ödenmesi gerekir. Diğer bir deyimle, eğer tüm toplum kesimlerine
devlet katkılı bir sağlık hizmeti verilmek isteniyorsa, bu harcamalar kamu açık
vermeden yapılmalıdır. Hızlı ve kaliteli hizmet, çok para gerektirir ve
maliyeti yüksektir.
Eğer
harcamalardan kısmak istenmiyorsa ya kamu gelirleri ya da borçlanma artırılarak
çözümler bulunabilir. Tercih kamu gelirlerini, vergileri yükseltmek olmalıdır.
Gelir testi
sonuçlarına dikkat
Bu
konuyu ele almamın nedeni, basında yer alan, Genel Sağlık Sigortası (GSS)
kapsamında sosyal güvencesi olmayan vatandaşlara uygulanan gelir testlerine
yönelik haberler.
Bilindiği
gibi, sosyal güvencesi olmayan ve düşük gelirli olduğunu ispat edenlerin sağlık
primlerini devlet ödüyor. Onlarda sağlık hizmetlerinden ücretsiz
yararlanabiliyorlar.
Değerlendirmelerime
iki haberde yer alan sayılarla başlayacağım.
İlki,
6 Mart 2012 tarihli Yeni Şafak
gazetesinde yer alan habere göre; o yıl 3 milyon 26 bin kişinin aylık gelirinin
295 liranın altında kalmış. Yani, GSS yararlanmak için prim ödemek zorunda
olmayan insan sayısı bu.
İkinci
haber, 7 Nisan 2015 tarihli Zaman
gazetesinden. Bu yıl yapılan GSS’na yönelik gelir testlerine göre 7 milyon 342
bin kişinin geliri 400 liranın altında kalmış.
Burada
duralım ve rakamlara biraz daha yakından bakalım.
Öncelikle
üç yılda, muhtaç insan sayısının değişim hızına dikkat edin. Yüzde 143 gibi inanılmaz artış bir var. Aşağıdaki
tablodan da görüleceği gibi, ne toplam nüfus bu kadar çoğalmış, ne de genç
nüfus.
Toplam
nüfuz artmazken gelir testinden geçemeyen insan sayısının bu kadar hızlı değişmesinin birkaç nedeni olabilir:
Birincisi, her ne kadar,
TÜİK’in diğer verileri bu iddiayı doğrulamıyorsa da yoksulluk artıyor. İnsanlar,
özellikle aşırı borç yükü altında ezildikleri için, hızla yoksullaşıyorlar.
Prim ödeyebilecek halleri yok.
İkinci neden, insanların
devletten geçinme alışkanlığı. Bu topraklarda, geliri olsa bile, kamudan aldığı
hizmetler için devlete bedel ödememe geleneğinin olması.
Kesinlikle benim
bilemediğim başkaları da vardır.
Ancak
nedeni ne olursa olsun, büyüyen rakam daha çok açık anlamına geliyor. Bu da kamu
borçlanmasının büyümesi sonucunu yaratacak.
Tek dert geliri az
olanlar değil
Bu
arada, Hazine’ye gelen yükün sadece 7,3 milyon kişi olduğunu sanmayın.
Biliyorsunuz, 0-18 yaş arası nüfusun tümü, GSS’dan ücretsiz yararlanıyor. Bu kesimin büyüklüğünün 22,5 milyon kişi
olduğunu söyleyebiliriz. O zaman toplam
30 milyon insan, sisteme prim ödemeden sağlık hizmeti alıyor. Yani nüfusun
yüzde 40 bedavacı.
Yanlış
anlaşılmasın. Amacım hak etmediği halde,
kayıt dışılıktan ve seçim ortamında siyasi popülizmden yararlananları teşhir
etmek değil. Sadece bu kadar insana sağlık hizmeti götürmenin maliyetinin
yüksek olacağı gerçeğini hatırlatmak. Ve yetkilileri ivedilikle gelir arıtıcı
önlemler almaya davet etmek.
Hem
de çok geç olmadan, hemen seçimlerden sonra.
Tablo: Genel Sağlık
Sigortası gelir testi sonuçları
Sorun yoksulluktan primleri ödeyememek değildir. Asıl sorun kuruluş zihniyetindedir.Türkiye cumhuriyeti devletini ordu kurmuş olup sistemin yürütülmesi için sivil dünya ile ilişkilerini sağlayan bürokratik yapıyı da oluşturarak askeri- sivil oligarşik düzenle yönetmeye başlamıştır. Ordunun devleti- milleti olmaz,milletin devleti- orduları olur.Bu oligarşik yapı, SGK kaynaklarını ve diğer kamu kaynaklarını kendi çıkarları için kullanırken ahaliye de susma payı şeklinde dağıtmaktadır.Herkes ödediği prim üzerinden emeklilik imkanlarından yararlanması gerekirken asker ve bürokratlar SGK dan çok özel imkanlarla yararlanmaktadırlar. Çalışırlarken özel imkanlardan yararlanmaları normal karşılanabilir. Ancak emekli olduklarında da bu hakları devam etmektedir. Bu duruma bir örnek de milletvekili emekli ücretlerinin artırılarak 7500 TL ye çıkarılmasıdır.Bu nedenle çözümün kamu kaynaklarının artırılması değil, kamunun her konuda küçültülmesi ve dünya ile rekabet edebilecek şekilde verimliliğinin artırılması gerekmektedir.Devleti kuran yapı, eğitimi kendine memur yetiştirmek için örgütlemiştir.Eğitim işinin yerellere brakılmasında hiç bir sakınca olmadığı gibi kalite de artacaktır. Yıkılması tamamlanmak üzere olan eski Türkiye düzeninin bitmesi ve yeni demokratik cumhuriyetin kurulması dileğimle saygılar, selamlar. Çervat
YanıtlaSilCervat Bey size katılıyorum...
YanıtlaSil