Bir önceki yazımda “devlet malı deniz yemeyen
domuzcuların” düzenine son verilmeden ekonominin sürdürülebilir bir büyümeyi
yakalayamayacağını belirtmiştim. Konuyu biraz açayım.
Bunlara
kısaca “rantiye” diyebiliriz.
Öncelikle belirtmemde yarar var. Aşağıdaki görüşlerin bir bölümü Nobelli
iktisatçı Joseph E. Stiglizt’e ait. Son kitabı “Eşitsizliğin Bedeli, Bugünün
Bölünmüş Toplumu Geleceğimiz Nasıl Tehlikeye Atıyor?” alıntı. Takip edenler
bilirler, yazılarımda çoğunlukla alıntı yapmam. Ama gerek sorunun ne kadar
önemli olduğunu gerek sadece ülkelere değil dünyaya ait bir dert olduğunu daha
iyi anlatabilmek için bu yöntemi seçtim.
Stiglitz ABD olmak üzere tüm dünyada ekonomik
eşitsizliklerin derinleştiğini belirtiyor. ABD’de nüfusun yüzde 1’lik bölümü
milli gelirin yüzde 20’sini elde ediyor. Daha önce de yazdım gibi benzeri
gelişmeler bizde de yayılıyor.
Ekonomideki
eşitsizliklerin artmasının nedeni üretmek yerine rant arayışlarının artmasıdır. “Rant arayışları genellikle ülkenin üretkenliğini ve refahını düşüren
gerçek kaynak kayıplarına yol açar. Kaynak aktarımlarını çarpıtır ve ekonomiyi
zayıflatır.”
O zaman
rant nedir? “En basit haliyle rant toplumun geri
kalanından rant arayanlara gelir aktarımıdır.” Yazar konunun önemine binaen
tanımı biraz açıyor; “Devletten alınan açık ve gizli yardım ve sübvansiyonlar,
piyasayı daha az rekabetçi yapan kanunlar, mevcut rekabet kanunlarının gevşek
uygulanması ve şirketlerin değerlerinin üzerinden çıkar sağlanması veya
maliyetlerini toplumun geri kalan kesimine yüklemesi. Rant kavramı ilk olarak
toprak gelirlerini tanımlamak için kullanılmıştı çünkü toprak sahipleri
yaptıkları herhangi bir iş için değil sadece mülkiyet sahibi oldukları için bu
gelirleri kazanmaktaydı.” diyor.
İlişkiyle
para kazanmak
Günümüzde
rantiyeler herhangi bir inovasyon yapamadan, yeni teknik geliştirmeden, hatta
çoğu zaman sermaye bile koymadan sadece politik ilişkilerini kullanarak
oturdukları yerden para kazanabiliyorlar. Bir tek
ilişki geliştirmek için para ve zaman harcıyorlar. Bunlar çoğu zaman profesyonel
insanlar. Hangi parti yetkilisinin, hangi bürokratın rant dağıtacağını çok iyi
biliyorlar. Hemen geliştirilen ilişkilerle çeşitli ortaklıklar kuruluyor. Kimi
zaman ihale, kim zaman maden ruhsatı, kimi zaman vergi uzlaşması, kimi zaman da
değişecek kuralları önceden öğrenmeleri sayesinde büyük paralar kazanıyorlar.[1] Vergi de
ödemedikleri için gelirleri, servetleri her geçen gün artıyor.
Bunlar
demokrasiye de düşman
Bu tür paylaşım sistemleri zaten küçük olan
refah pastasının daha da küçülmesine yol açıyor. Toplumun bir bölümü pastayı götürürken büyük bir bölümü kırıntılarla
geçinmek zorunda kalıyor. Ne yazık ki ekmek yerine pasta kırıntılarına alışan
gen iş seçmen kitleleri kendilerine “pastadan kırıntı verenlere” meftun oluyor.
“Daha önceleri ekmeği bile zor buluyorduk, şimdi kırıntısı da olsa pasta
yiyoruz.” diyorlar.
Rant düzeninin sürdürülmesi için oya ihtiyacı
olan rantiyeler ve siyasi işbirlikçileri de o kırıntıları bilinçli olarak
sofranın dışına dağıtıyorlar. Onlar sayesinde düzenlerini sürdürebildikleri
için kamudan aldıklarının bir bölümünü örgütleri aracılığıyla dağıtıyorlar.
Toplumun muhtaç kesimlerine balık tutmayı değil pasta kırıntısıyla geçinmeyi
öğretiyorlar.
Ancak bu düzenin sürdürülebilmesi için sofrada
her zaman büyük bir pasta ve kırıntılarının da dışarıya dağıtılabilecek kadar
çok olması lazım. Ekonomi/pasta
küçüldükçe önce sofradakiler kavgaya tutuşacaklar. Yeni gelenlere yer
açmayacaklar. Gerekirse yeni ittifaklar kurup eskilerin bir bölümünü sofradan
kovacaklar. Önce parti içindeki, sonra kırıntıyla geçinenlerin isyanını önlemek
için ülkedeki demokratik kurumları yok edeceklerdir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder