Yazılarımı düzenli
takip edenler bilirler. Ödemeler dengesi verilerine çok önem veririm. Makro dengeler
arasında bir sıralama yapmak, genellikle doğru bir yaklaşım değildir. Ama ekonominin
içinde bulunduğu konjonktüre göre değerlendirme yapmak için geçici öncelikler
vermek gerekirse, kanımca öncelik ülkenin döviz dengesinde olmalıdır.
Ancak döviz dengesi
deyince çoğu insanı aklına hemen cari açık geliyor. Oysa cari açık, döviz
ihtiyacının sadece bir bölümünü açıklamaya yetiyor. Turpun büyüğü heybede
misali, döviz ihtiyacının çoğunu doğuran kalemler borç geri ödemelerinde.
Bu kısa açıklamadan
sonra, 2016-2017 yılları ilk yarılarının döviz finansman ihtiyacına ve nasıl
karşılandığına bakalım.
Bir de tablonun alt
bölümünde, finansman kaynakları kısmında yer alan net hata ve noksan kaleminde
kaynaklanan bir sorun var. Geçen yıl o kalemde 1,9 milyar dolar giriş varmış. Oysa
bu yıl 4,5 milyar dolarlık bir çıkış olmuş. Dahası, uzun vadeli kredi
girşilerinde, geçen yıla oranla 10 milyar dolarlık bir azalma görülüyor.
Diğer bir deyimle bu
çıkışlar için de döviz ihtiyacı doğmuş.
Peki ihtiyaçlar nasıl
karşılanmış? Geçen yılla karşılaştırarak bakalım.
Yabancılar, borsadan
1,5 milyar dolarlık daha fazla hisse senedi satın almışlar. Yanı sıra geçen
yıla göre 7,5 milyar dolar kadar daha fazla Hazine kâğıdı (DİBS ve Eurobond)
satın almışlar. Dahası 5 milyar dolarlık kısa vadeli kredilerde artış var. Yabancılar
yüksek faiz getirisi nedeniyle Türk bankalarındaki mevduatlarını da çoğaltmışlar.
Ve en önemlisi, yukarıdaki
kalemler döviz talebini karşılamaya yetmemiş, Merkez Bankası da 2,4 milyar
dolar rezervlerinden harcamış.
Rakamlara muhasebe
açısından bakınca ihtiyaç karşılanmış. Sorun kalmamış.
Ancak!
İşin bir de ekonomik
yanı var.
Cari açıktan, uzun
vadeli borç geri ödemelerinden, net hat ve noksan kaleminden döviz ihtiyacı
oluşmuş. Bu talep borsada hisse senedi, yüksek faizli Hazine borç kâğıdı
satarak; kısa vadeli borçlanarak, yabancıların döviz hesaplarına kendi
ülkelerindekinden daha yüksek faiz ödeyerek ve rezerv azaltarak karşılanmış.
Bu açıdan bakınca, 2017’nin ilk yarısında, yüksek faiz ve getiri
sağlanmadan döviz ihtiyaçlarının karşılanamadığı gibi bir sonuç ortaya çıkıyor.
Eğer bu eğilim bundan
sonrada böyle devam ederse, dünyada dövizin azaldığı dönemde Türkiye, döviz
gereksinimini karşılayabilmek için daha yüksek faiz ödemek zorun kalabilir.
Sonu ne olur?
Çok tekrar okuyucunun
hoşuna gitmiyor. Burada kesmekte yarar var. Dolaysıyla sorunun cevabını siz verirseniz
daha iyi olur.
Kaynak: TCMB ve kendi hesaplarım.
Sorunun cevabını ben vereyim mi.Kredi ve inşaata dayalı yapı başımıza yıkılacak.
YanıtlaSil