Dolar TL karşısında yeni bir
rekora imza attı.
Artışın nedenleri FED’in faiz
artırmasından jeo-stratejik risklere kadar birçok nedene bağlanıyor. Hatta başkanlık
rejimini getirecek anayasaya referandumun zamanlamasını da etken görenler var.
Yani rekoru ekonomik nedenler kadar siyasi gelişmelere de dayandırıyorlar.
Bana göre yaşananlar bir sonuç
aslında. Rekorun nedenlerini araştırmak daha doğru olur.
Türkiye’nin ekonomik tarihinde, kapitülasyonların
kaldırılması ne kadar önemliyse, 1989 yılında kambiyo rejiminin (sermaye
hareketlerinin) serbestleştirilmesi o kadar hayati öneme sahiptir. Daha önce oldukça katı kurallara tabi olan dövizli işlemler,
gerekli makro ekonomik önlemler
alınmadan serbest bırakıldı. 1994, 1998 ve 2001 Krizlerinin ana etkeni bu
serbestleştirme politikasıdır.
Bugün gelinen aşamada
yaşadıklarımızın önden gelen nedeni, 1989 liberalleşmesine, son küresel kriz
sırasında, iki yeni serbestleştirmenin eklenmesidir.
Birincisi 2008
yılı Şubatında yapılan değişiklikle, Türkiye’de yerleşik kişilerin istedikleri
kadar döviz satın almalarına izin verildi. Daha önceki uygulamada sınırlı miktarda
döviz için verilen izin değiştirilmiş, herkes yurt dışına sınırsız döviz transferi
yapmaya hak kazanmıştır.
Değişim Uluslararası Yatırım
Pozisyonunda da kendini göstermiştir. 2007 yılında 65,1 milyar dolar olan
Türkiye’de yerleşiklerin dışarıda tuttukları efektif ve mevduat miktarı, 2008
yılında 79,2 milyar dolar çıkmıştır.
Kambiyo rejimini daha serbest
hale getirip ülkedeki döviz dengesini etkileyen ikinci değişikliğin tarihi Haziran 2009’dur.
Yine Türk Parasını Koruma Hakkında 32 Sayılı Kararda yapılan bir
değişiklikle, Türkiye’de yerleşik şirket ve kişilere uzun vadeli ve 5 milyon
dolardan az olmamak kaydıyla döviz kredisi açılmasına izin verilmiştir.
Önceki yıllarda döviz geliri
olmayanlara döviz kredisi verilmezken yapılan bu değişiklikten sonra bankalar
yoğun döviz kredisi dağıtmaya başladılar. Doğaldır ki içeride dövizli kredi dağıtabilmek
için dışarıdan dövizle borçlanmalarını çoğalttılar. Böylelikle 2009 yılında
45,3 milyar dolar olan bankaların uzun vadeli dış borç stoku, Temmuz 2016
itibariyle 107,2 milyar dolara çıktı. Sonuç çok net bir değişime yol açtı. En
son verilere göre özel sektörün toplam dış borç stoku 312 milyar dolara ulaştı.
Ekonomi bu kadar dolarize olunca sosyo-politik etkileri de oluyor. Dış
politikada kapsamlı değişiklik yapılacağı dedikodusu çıkınca, dış komşularla
sıkıntı olunca, terörle mücadele yoğunlaşınca, başkanlık rejimine yönelik
referandum olasılığı konuşulunca, FED faiz artıracak yorumları artınca kur
hareketlenmeye başlıyor. Ülkede kendi iç
dengelerine göre özgür irade ile karar almanın şartları zorlaşıyor. Dışarıdaki
sıcak para yatırımcılarının gözlerine bakılıyor.
Böyle durumlarda, “Korkmayın,
hareket olsun serbest dalgalı kur var, belirleyici olan piyasa” diyenlere, ucuz
diye dövizle borçlanan KOBİler ve diğer küçük şirketler bas bas bağırmaya
başlıyorlar. Çünkü onların ödemeleri gereken dövizli kredi taksitlerinin TL
karşılığı büyüyor. Ancak ekonomi yeteri kadar büyümediği, satışları aynı oranda
artmadığı için dertleri çoğalıyor, canları yanıyor.
Önceden döviz ucuzken alınan borçların önemli kur riski
içerdiğini ne siyasiler ne bürokratlar ne de şirketler düşünmek bile
istemediler. Bol kepçeden krediler
dağıtıldı. Herkes Ağustos böceği misali şarkı söyledi. Hatta bazı sivil toplum
örgütleri, yukarıdaki kararları alanlara teşekkür bile ettiler.
Ama artık piyasalara kış geldi. Ağustos böceklerinin işi zorlaştı.
Umarım yanılıyorumdur. Kur,
TCMB’nin alacağı kararlarla hızla geri döner de ekonomi rahatlar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder