Geçenlerde
bir arkadaşım aradı. Sıcak para konusuna çok değindiğimi, ancak dış kaynak
olmadan da ülkede büyüme olmadığını belirterek, “Konu hakkında çözüm getirmeden
yapılan her eleştirinin yetersiz kaldığını” söyledi. “Haksızsın” demek mümkün
mü? Oturduğun yerden durmadan eleştirmek, Muppet
Show’daki kurbağaların tavrına benziyor.
Dolayısıyla
amacım sadece eleştirmek değil. Sıcak paranın dikkatli ve akılcı yönetilmesi
çok teknik bir iş olduğu için bildiklerimi ve önerilerimi gerekirse yazmak
üzere konuyu şimdilik geçiyorum.
Geliyorum sıcak
paranın ekonomiye getirdiği yüke.
Aşağıdaki
tabloyu TC Merkez Bankası kaynaklarından
yararlanarak hazırladım.
Önce,
Hazine, KİT’ler ve belediyeler dâhil kamunun ve özel sektörün hepsinin aldıkları
dış borçlar karşılığında yabancılara
ödedikleri faizleri yıllık olarak gösterdim. Bu miktar son yıllarda yıllık
10milyar dolar civarında.
Buna
doğrudan yabancı sermaye yatırımcılarının,
elde ettikleri karlardan yurt dışına transfer ettikleri bölümü ekledim.
2014 yılında bu tutar 2,6 milyar dolar olmuş.
Ardından
yabancıların hisse senedi ve diğer
portföy yatırımlarından elde ettikleri gelirleri de hesaba dahil ettim.
Yabancılar geçen yıl, Türkiye’deki portföy yatırımlarından, toplam 5,3 milyar
dolar gelir elde etmişler.
Ne
yazık ki hepsi bu kadar değil. Bunlara bir de yabancıların, devlet iç borçlanma denetlerinden (DİBS) elde ettikleri
faiz gelirlerini de eklemek gerek. Burada toplam DİBS portföyünün
yabancılara ait olan kısmı üzerinden, ortalama faiz ve kuru kullanarak bir
hesap yaptım. Toplam 5,3 milyar dolarlık bir miktara ulaştım.
Kar
transferlerini ve portföy gelirlerini bir kenara koyarsak sadece faiz olarak ödenen miktar, geçen yıl 15,3 milyar dolar olmuş.
Bu miktar geçmiş yıllarda 8-9 milyar dolar civarındaymış. Artışa dikkatinizi
çekmek isterim.
Üstüne kar
transferleri ve portföy gelirlerini de eklerseniz yabancıya giden yıllık para
22 milyar doları geçiyor.
Az
para değil. Milli gelirin yüzde 3’ü
kadar kaynağı dışarıdan döviz bulup bıyıklı/bıyıksız yabancılara ödüyoruz. Merkez
Bankası’nda yüksek döviz rezervi tutmanın bir nedeni de bu. Yabancı faiz
gelirlerini rahat alabiliyor.
Kriz sonrası döneme
bakarsak
2003 yılından bu yana
yabancılara yapılan faiz ödemeleri 158 milyar dolar tutuyor. Bu kadar parayla kaç
havaalanı, kaç okul, kaç şehir hastanesi yapılabileceğini siz hesaplayın.
Üstüne kar
transferleri ile portföy giderlerini ekleyin. On bir yıllık toplam 225 milyar
dolar ediyor.
Şimdi
oturup düşünmek lazım. Yabancılara ödenen faizlerin ne kadarı yatırım projeleri
için alınan borçlar karşılığında ödenmiş? Ne kadarı memur maaşı gibi cari
harcamaları finanse etmek için?
Aslına
bakarsanız bu bir tercihtir. “Ben bana gelen maaşa, sosyal yardıma, aldığım
ihaleye bakarım. Onun parasının nereden geldiği beni ilgilendirmez. Çünkü
anlamam zaten” derseniz sonu budur. “Elin gavurunu”(!?) oturduğu yerde zengin
edersiniz.
Kısacası,
siz karnınızın doyduğunu, ithal akıllı telefonunuz
olduğunu sanırken, aslında geleceğinizi yemekle, ülkenizin ekonomik
bağımsızlığını ipotek altına almakla meşgulsünüz.
Ama farkında değilsiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder