Bugün dersten çıktım. Öğrencilerime anlattıklarımın ne kadar
anlamlı olduğu bir kez daha düşündüm. Merkez Bankası önemliymiş, dünyada
enflasyonla nasıl mücadele ediliyormuş. Bu konular onlar için ne kadar önemli?
Bunları neden öğrenmek zorundalar?
İş bulma hayali
İşe girebilmek için. Hayalleri; parası bol, işyeri büyük
şehirde olan, kariyer yapabilecekleri bir iş. Ama gerçeklerin de çok iyi
farkındalar. İktisat fakültesini bitirip çağrı merkezlerinde, banka gişelerinde
çalışan binlerce genç var. Uzun iş arayışlarının sonunda ekmek parası
kazanabilmek, hayata bir yerden başlayabilmek için doğru bir karar almışlar,
çalışıyorlar. Saygı duyulması gereken bir davranış.
Bir de liseyi, orta okulu bitirip “ne iş olsa yaparım” diyen
milyonlarca genç var. Onların işi çok daha zor. Nereden başlayacaklarını
bilemiyorlar. Çünkü meslekleri yok. Hayalleri bile çok kısıtlı. Sadece bir
işleri olsa yetecek.
Bu şartlarda TÜİK’in açıkladığı iş gücü rakamlarının anlamı
da kayboluyor. Yok efendim rakam çift haneye çıkmış. Eğer genç işsizliği yüzde 20’lere çıktıysa tek haneli olsa ne olur?
Sonra evde çalışan milyonlarca kadın, iş bulma ümidini
yitiren milyondan fazla insan hesaba katılmadan yapılan hesaplamalar ne kadar
gerçekçi? Efendim Uluslararası Çalışma Örgütü (İLO) bu tanımı kullanıyormuş.
Tamam da onların tuzu kuru. İsviçre’de Cenevre’de tanımlama yapmak kolay. O uzmanlar gelsin de Ankara’da, Malatya’da bir üniversitenin son sınıfının dersliğine
girip, gençlerin gözlerine bakıp tanımlarının anlamını savunsunlar da göreyim.
Ortak tanım kullanmak adına bir çok istisnalar yaratıp,
işsiz tanımını daraltmanın kimseye faydası olmuyor. Sonunda iş bulamayan
gençler yaşamak için bir şeyler yapmak zorundalar.
Büyüme sorunsalı
İşte burada dünyanın
bugün yaşadığı en etkin ekonomik sorun karşımıza çıkıyor: Büyümek. Hem de
istihdam yaratarak büyümek. Nasıl olacak? Biraz iktisat okumuş, bu işlerle
ilgilenen akademisyeni, bürokratı, siyasetçisi hepimizin öncelikli görevi bu
olmalı. İşi gücü bırakıp bu konuya odaklanmak lazım.
Dünyada, G20 toplantılarında ele alınış tarzıyla olayın
farkındalığının artığını söyleyebiliriz. OECD, İLO ve diğer uluslararası
kuruluşlar büyüme alanında arayışlarını sürdürüyorlar.
İşleri kolay değil. Para politikası Küresel Krizin ateşini
kısmen söndürdü. Ama yeterli olmadığı artık genel kabul gören bir görüş. Maliye
politikası araçlarına ihtiyaç var. Onların da eli, kolu aşırı borçlu oldukları
için bağlı. Buna en son örnek Japonya.
Abenomiks uygulaması ile trilyonlarca Yen piyasaya verilmesine rağmen ekonomi
tekrar resesyona girdi. Kamu borçları milli gelirin yüzde 200’lerini aştığı
için o taraftan da büyümeye yardım gelmiyor.
Benzeri bir durum Avrupa’da yaşanıyor. Dahası eğer işler böyle giderse, Rusya ve diğer yükselen piyasa
ekonomileri de derinleşen sorunlarla karşılaşacaklar.
Anlayacağınız işsizlik hem dünyada hem de bizde kısa vadede
ortadan kalkacakmış gibi görünmüyor. Gençlere
sabır dilemek te pek içimden gelmiyor. Ama ne yazık ki, şimdilik elimden tek
gelen şey bu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder