Önce bir hatırlatma yapayım.
Maliye politikasında önemli olan bütçe dengesidir. Yani bütçe gelirleri ile
giderleri arasındaki farktır. Eğer giderler gelirlerden fazla ise malum sonuç
ortaya çıkar: Bütçe açığı ve onun sonucu da kamu borçlanması olur.
Borç takip edilirken esas olan
anaparadaki değişimdir. Çünkü kamu borç
stoku = anaparadır. Eğer bir yılda kamu borcunun anaparasında artış varsa
stok büyüyor demektir.
Diğer bir deyimle faiz
ödemelerindeki değişim stoku tanımsal olarak etkilemez. Öte yandan eğer bütçede o yıl ödenecek olan faiz kadar faiz dışı fazla
(FDF) verilirse, Hazine sadece anapara ödemesi kadar yeni borç alır ve stok
sabit kalır. Ama faiz dışı fazla o yılın
faiz ödemesi kadar olmaz ve kamu faizleri ödemek için de borçlanmak zorunda
kalırsa ve stok artar.
Bu nedenle kamu borç sorunu olan ekonomilerde asıl izlenmesi
gereken bütçe göstergesi klasik bütçe açığı değil, faiz dışı dengedir. Onun
tanımı da basittir: Gelirler – faiz dışı
harcamalar.
IMF tanımlı FDF
1990’lı yıllarda IMF bu tanımın
gelir tarafını biraz değiştirdi. Türkiye 2001 Programıyla IMF tanımlı FDF
tanımıyla tanıştı. Aslında klasik tanımla arasındaki fark basit. Bir defalık gelirler toplam bütçe
gelirlerinden çıkarılıyor. Özelleştirme, 2B Arazi satış gelirleri, vergi
aflarından gelen paralar gibi. Bundan amaç bütçenin yapısal, sürdürülebilir
gelirlerini tanımlamak. Dolayısıyla
harcamalarla bağını kurup eğer harcamalar kısılamıyorsa, kamu borcunun ileride
artma olasılığının olduğuna dikkat çekmek.
Aşağıdaki grafik 2004-20014
yılları arasındaki 11 yıllık dönemde Ocak-Eylül aylarındaki IMF tanımlı faiz
dışı dengedeki gelişmeleri gösteriyor.
Dikkatinizi çekmiştir. 2009
öncesi ve sonrası iki farklı resim var. Öncesinde ortalama yaklaşık 22 milyar
liralık bir FDF düzeyi yakalanmış. Bu bağlamda Hazine borç stokundaki artış
yavaşlamış.
Ancak 2009 Krizi sonrası dönem
için aynı şeyi söylemek mümkün değil. Son beş yıllık dönemin ortalaması 9
milyar lira seviyelerine düşmüş. Bu azalma borç stokunun artması anlamına
gelmiyor. Bir defalık gelirler sayesinde klasik faiz dışı fazla yine de az
değil.
Şimdilik idare eder. Ama ileride?
Fakat bu resim bize önümüzdeki yıllarda borç stokunun
büyümemesi için ya sürekli geçici gelirler yaratılması ya da artık kapsamlı bir
vergi ve harcama reformunun geciktirilmemesi gerektiğini çok açık ve net
gösteriyor.
“Ne vergisi ekonomide yaprak
kımıldamazken, büyüme yüzde 3’lü rakamlara inmişken daha fazla vergi nereden
alınacak?” mı dediniz? Haklısınız. O zaman harcamalara bakalım. Kamuda şaşaayı,
lüksü çoğaltan her türlü harcama kısılamaz mı? Sırf oy verecek diye insanlara
yattığı yerde yeşil kart verilmese olmaz mı? Devlete vergi ve sigorta borcu
olan şirkete kamu olanakları sıfırlansa nasıl olur? Örnekler çoğaltılabilir.
Artık sizde sıkıldınız, ama
yine de yazacağım. Bu ve benzeri yapısal önlemleri ivedilikle almaz, bol
keseden seçim vaatleriyle önümüzdeki seçim dönemini geçirirsek çocuklarımıza
bırakacağımız borç miktarı birkaç yüz milyar lira daha çoğalır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder