15 Aralık 2016

Yeni milli gelir verileri ışığında bütçe büyüklükleri

Milli muhasebe, Mülkiye’de de mesleki hayatımda da çok sevdiğim bir konu değildi. Ama özelikle kamu dengeleriyle ilgilenmeye başladıktan sonra geceleri öğrenciymiş gibi çalıştığımı bilirim.

TÜİK’in açıkladığı yeni milli gelir hesaplarındaki düzenlemeleri elimden geldiğince anlamaya çalıştım. Yetmedi bilenlere sordum. Ne yazık ki şimdiye kadar konuştuğum uzmanların kafasının benden daha karışık olduğunu gördüm.

Teknisyenler 2012 yılına ait input-output tablolarının kullanılmasından mutlular. Buna karşılık yeni milli serisiyle eskisi arasındaki farkın, ilk yıllarda yüzde 2’ler civarında iken, 2015’e gelindiğinde yüzde 20’lere yaklaşmasını tam olarak açıklayamıyorlar.

Ben konunun teknik detaylarına çok girmeyeceğim. Ancak örneklerden yola çıkarak, bütçenin gelir ve harcama rakamlarındaki durumu bilginize sunacağım.

Gelirlerden başlarsak.

Makro ekonomik büyüklüklerin reel ölçümleri, çoğunlukla milli gelire oranlanarak bulunur. Böylelikle yıllar itibariyle ve ülkeler arasında yapılan karşılaştırmalar daha sağlıklı olur.

Bütçe gelirlerinin 2000-2015 yılları arasındaki eski ve yeni seriye oranları aşağıda birinci grafikte görülmektedir. Sizin de dikkatinizi çekmiştir. 2009 yılına kadar birbirinden çok ayrışmayan bütçe gelirlerinin millî gelire oranı, sonraki yıllarda ayrı yönlere doğru hareket ediyorlar. Eski seriye göre oran yükselme eğiliminde iken, yeni seriye göre oran yönünü aşağıya çevirmiştir, Küçülmeye başlamıştır. Aradaki fark yüzde 4’e kadar çıkmaktadır.

Grafik 1: Bütçe gelirlerinin milli gelire oranı (%)


Kaynak: Muhasebat Genel Müdürlüğü ve TÜİK

Şimdide kısaca harcamalardaki duruma bakalım.

Bütçe harcamalarının eski ve yeni milli gelir serilerine oranı ikinci grafikte gösterilmiştir. Harcamaların durumu gelirlerden çok farklı değil. Seriler arasındaki fark yine 2009 yılından sonra açılmış. 2015 yılı itibariyle yüzde 4’ü geçmiştir.

Grafik 2: Bütçe harcamalarının milli gelire oranı (%)


Kaynak: Muhasebat Genel Müdürlüğü ve TÜİK

Kanımca bu rakamların üzerinde dikkatle durulması lazım. Başlangıç itibariyle bu kadar ayrışmayan bütçe gelir ve harcamalarının GSYH’ye oranı neden 2009 sonrasında değişik bir seyir izlemiştir? Sanırım önce TÜİK sonra Maliye Bakanlığı buna bir açıklama getirecektir.

Daha fazla bilgi gerekir. Çünkü açıklamalar hem milli gelir verileri hem de bütçe politikaları açısından önemli olacaktır.

Ben yıllardır bütçe ve kamu finansmanı verilerini, politikalarını yakından izlerim. Bütçenin açık vermemesi, devletin gereğinden fazla borçlanamaması için kendimce öneriler yaparım. Bana karşı görüş belirtenler; gelir ve harcama rakamlarının milli gelire oranı açısından bakıldığında, gelir ve harcamaların yeteri kadar yüksek olduğunu, ekonominin daha fazlasını kaldıramayacağını ısrarla söyleye geldiler. Yüzde 25’lik oranların OECD rakamlarına, eşit olmasa da yakın olduğunu vurguladılar. Eski seri oranlarda görülen yükselme eğilimi, OECD ortalaması olan yüzde 30’lar düzeyinde olmasa da, beni itirazdan alıkoyuyordu.

Ancak (eğer bir teknik sorun yoksa) yeni seri oranlar, bize makro büyüklükler konusunda bütün bildiklerimizi unutmamız gerektiğini söylüyor.   Toplanan gelirlerin, dolayısıyla harcamaların ne kadar az olduğunu daha net gösteriyor. Düşünsenize, yeni seri GSYH’nın yüzde 25’i civarında gelir toplanabilse neler değişirdi? Örneğin en azından 90 milyar liralık yeni harcama olanağı ortaya çıkardı.


Bu parayla daha kaliteli eğitim ve sağlık hizmeti verilebilir, daha çok yatırım teşvik edilirdi. Ve en önemlisi daha çok genç iş bulabilirdi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder