Hazine 2015 yılının ilk altı aylık borç stoku verilerini
yayınladı. Kısa özet şu: Çok endişe edilecek bir değişim yok.
Ancak hatırlamakta büyük yarar var: Kamu yatırımları başta
olmak üzere birçok harcama bütçe dışına çıkarıldığı için bütçe açığı çok
artmayınca sonuç böyle oluyor. Diğer bir deyimle, kamu borç stokundaki artış,
kamunun gerçek borç yükünü göstermekten gittikçe uzaklaşıyor. Çünkü, hazine
garantileri, borç üstlenim anlaşmaları gibi 120 milyar liradan fazla tutara
ulaşan koşullu yükümlülükler bu rakamlara dahil değil.
Yine de rakamlara biraz daha yakından bakmak gerekiyor.
Tablo kullanıp sizleri rakamlara boğmak istemiyorum.
Tablo 1: Artış
Yılın ilk altı ayında borç stoku 39 milyar lira artmış.
Hazine’nin borçlarının, geçen yılın tamamında 26 milyar lira çoğaldığı gerçeği,
konuya biraz daha yakından bakma ihtiyacını ortaya çıkarıyor. Altı aylık artış neden
bu kadar fazla?
Tablo 2.
Sorunun cevabı basit aslında. Önceki yıllara göre hızlanan
artışın arkasındaki ana neden dolar kuru. Görüldüğü gibi, stoku TL bölümü de
önceki yılların toplamına yakın artmış. Ama döviz borçlarındaki büyüme çok daha
fazla.
Tablo 3: Stoku TL
ağırlığı azalıyor
Döviz kurlarındaki gelişmeler kamu borç stokunun TL/Yabancı
para dengesini de etkiliyor. Yavaş da olsa yabancı para borçların toplam
içindeki payı büyüyor.
Diğer bir bakış açısıyla, her kur artışı kamunun borç geri
ödemesi için daha fazla TL bulmasını gerektiği anlamına geliyor. Yani 1
dolarlık borç geri ödemek için Hazine eskiden 2 lira bulmak, gelir/vergi
toplamak zorundayken şimdi yaklaşık 3 lira bulmak durumunda. Neren, nasıl? Yeni
gelir yaratarak mı, harcama azaltarak mı yoksa yeniden borçlanarak mı? Sizce?
Tablo 4: Stokun
enstrüman yapısı
Kamu borç stoku değerlendirilirken önemli göstergelerden
birisi de stokun toplamın yüzde kaçının piyasalardaki değişikliklerden
etkilendiğini gösteren sabit/değişken enstrüman oranıdır. Değişkenlik hem faiz
hem de döviz cinsi enstrümanların toplamını ifade eder. Dolayısıyla gelecekte
faizlerin ve kurların yükselmesinin beklendiği dönemlerde eğer bir stokun büyük
bölümü yerli para ve sabit faizli enstrümanlardan oluşuyor ise olumlu bir stok
yapısını ifade eder.
Bu bağlamda bizim kamu borç stokumuz, yüzde 60 civarındaki
değişken TL + dövizli enstrüman yapısıyla, FED faiz artışı döneminden negatif
etkilenecektir.
Tablo 5: Faize
duyarlılık
Öte yandan, stokun 12 ay içerisinde vadesi dolacak kısmının
toplama oranı ile 12 ay içerisinde faizi yenilecek kısmının toplama oranı da
önemli göstergelerdir. Her iki gösterge de son dönemde olumlu bir seyir içinde.
Sadece kamu borç stokunun yarısının faizinin gelecek 12 içerinde faizinin
değişeceğini unutmamak lazım. Yükselen faiz ortamında böylesi bir yapı çok
istenen bir durum değildir.
Tablo 6: Alacaklılara
göre dağılım
Öte yandan kamunun kime borçlu olduğu da önemlidir. Herhangi
bir kriz anında eğer alacaklıların kamu kağıdı alma iştahı azalırsa kamu borç
idarecilerinin uykuları kaçar. Çünkü siz ne kadar kaliteli ürün üretirseniz
üretin eğer müşterinin alacak durumu yoksa mal elinizde kalır. Zarar edersiniz.
Bu basit bir piyasa kuralıdır. Ürünü ucuzlatmazsanız (faizi yükseltmezseniz) talep
azalır.
Bu bağlamda iç borç stokunun alacaklılara göre dağılımına
bakınca, en iyi müşteri gruplarından olan yabancıların ellerindeki Devlet İç
Borçlanma Senetlerini (DİBS) azaltmaya başladıkları burada da açıkça görülüyor.
Yabancıların iştahında bir azalma göze çarpıyor.
Bu günlerde yaşananlara ek olarak, bir de eğer seçim
sonrasında uluslararası kredi derecelendirme kuruluşları not kırmaya kalkarsa
Hazine’nin işi daha da zorlaşmaya başlar.
Kısacası şimdilik sorun yok demek, kamu borç stoku sorunun
bittiği anlamına gelmiyor. Dikkatli yönetilmezse ileride başımıza dert
açabilir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder