Bu günlerde ekonomi yazmak çok zor.
Her gün gelen şehit haberleri, ülkenin bir bölümünde yaşanan
akıl dışı olaylar. Bu olaylara bakarken hala daha sekter ve taraflı bakanlar.
“Çözüm süreci” diye başlayan gelişmelerin, işi daha da çözümsüzlüğe doğru
götürmesi. PKK’nın yolarda menfezlere tonlarca bomba yerleştirmesine, bölgedeki
belediyelerin üstüne asfaltlama atarak yardım ediyor iddiası.
Aklım almıyor.
Ancak bir yandan da hayat devam ediyor.
Uzun zamandan bu yana dışarıda yaşanacak gelişmelere dikkat
çekmeye çalışıyor, “son baharda FED faiz artıracak hazırlıklı olmak lazım. Yapısal
değişimler hayata geçirilmeli” mealinde yazılar yazıyorum. Hani bir okuyan
olurda belki pişecek çorbada benimde bir tuzum olur diye düşünüyorum.
Ne yalan söyleyeyim, içeride olayların yatışacağını
risklerin azalacağını bekliyordum. Yenilenecek bir seçim ve “çözüm sürecinin”
böyle sonlandırılacağı aklıma gelmemişti. Haziran sonrasında demokratik
kurumların çalışacağını ve hükümetin kurulup ivedilikle işe başlayacağını
sanıyordum. “Çözüm sürecinde” de, hoşlanılsın veya hoşlanılmasın, perde
arkasında ne pazarlık yapıldıysa, kısmen de olsa hayata geçirileceğini ön
görüyordum.
Bunlar, sanırım, benim olaylara rasyonel ve pragmatik bakma
çabalarım.
Düşünsenize, ekonominin en büyük sorunu işsizlik. Yüksek
büyüme oranı yakalanmak zorunda. Cari açık verilmeden büyüme olmuyor. Ancak yabancıların
Türkiye raporları tamamen olumsuz içeriklerle dolmaya başladı. Dışarıdan kaynak
gelsin derken olan da çıkıyor. Dahası, başta reel sektör olmak üzere herkes
borçlu. Hane halkları kredi taksitlerini ödeyemez hale gelmişler. İcra
dairelerinde koşuşturuyorlar
İçeridekiler yetmezmiş gibi, birde Çin’de, Avrupa’da yaşanan
ekonomik sorunları ve Suriye, Irak, Mısır, Libya, Kırım ve Ukrayna da yaşanan
bölgesel jeo-politik riskleri ekleyin.
Anlayacağınız “yedi
köyün delisi bir araya gelmiş” gibi görünüyor. “Olmazlar” azalmaya
“olabilirler” çoğalmaya başlamış durumda.
“Kurt sisli havayı sever” misali, ekonomik krizlerde böyle
ortamlara bayılırlar. Kur almış başını gidiyor, rekor üstüne rekor kırıyor.
Buna bağlı olarak faizler de yukarı doğru hareketlendi. Ardından fiyat
artışları gelecek. Tüm ekonomik dengeler
yerinde duramaz hale gelecek, kırılganlıklar artacak.
Bunlar yaşanırken, TCMB hala daha “koridor” derdinde. Maliye politikasında,
2016 Bütçesini kim, nasıl yapacak belli değil. Bir anayasal zorunluluk
olan, bütçenin17 Ekim’de TBMM’ye sunulması imkansız. Geçici çözümler bulunup bu
kadar önemli bir iş geçiştirilecek.
Sadece ekonomik belirsizlikler olsa belki sorunlara çare
bulunabilir. Ama yanına bir de siyasi toplumsal riskleri de ekleyince işler
iyice zıvanadan çıkabilir.
Çok kötümser olup, moral bozmak amacında değilim. Ancak, sizce
de; FED kararı, seçim belirsizliği,
Güney Doğu’da yaşananlar ve para ve maliye politikalarındaki belirsizlikler bir
araya gelince sanki yedi köyün delisini bir araya getirmişler gibi olmuyor mu?
Daha önemlisi ben bunları görebilirken karar alıcılar
gelişmelerin farkında değiller mi? Yoksa olaylara benim gibi bakanlara “senin
kalbin fesat” yaklaşımı mı sergiliyorlar.
Olmaz ama, eğer bu bilinçli oynanan bir oyunsa, oynayanlar
çok tehlikeli sularda yüzüyorlar.
Ötesini yazmayayım daha iyi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder