Arz yanlısı iktisatçılar kamunun harcama yapması için daha
çok vergi toplaması gerektiğini söyler ve tüm kamu harcamalarının
sınırlanmasını isterler. Keynes taraftarları ise kamu harcaması olmadan
ekonomide tam kapasiteye (tam istihdama) ulaşılmasının zor olduğunu ileri
sürerler.
Bana göre devlet ekonomiyi düzenlemeli ve denetlemeli ama
günlük işlere müdahale etmemelidir. Bu harcama, yatırım yapmayacağı anlamına
gelmez.
Tartışmaya Türkiye deneyimden yola çıkarak açıklık getirmeye
yarayacak bir çalışma, Merkez Bankası’nın son Enflasyon Raporunda yayınlamış.
Kamu harcama çarpanı (mali çarpan) incelenmiş. Çalışmada, “Kamu harcama çarpanı, kamu harcamalarında meydana gelen bir birimlik
dışsal değişimin milli gelir üzerinde meydana getirdiği etki olarak
tanımlanıyor.”
Çalışmanın en ilginç yanı hangi harcamanın milli gelire ne
kadar etki yaptığını içeren bölümü. Tahmin edeceğiniz gibi milli gelire en
çabuk etki yapan kamu harcama türü yatırımlar. Bir birimlik yatırım harcamasının etki çarpanı 2,1 (Etki çarpanı kamu harcamalarında
meydana gelen bir birimlik artışın milli gelir üzerindeki ilk etkisini belirler).
Maksimum çarpan ise 3,6 (Maksimum çarpan
zaman içerisinde mali çarpanın aldığı maksimum değeri temsil eder). Yani kamu100
liralık yatırım yapınca milli gelire 210 lira etki yapıyor. Maksimum etki ise
360 lira oluyor. Kamu tüketimi için
etki çarpanı rakamı 1,4; maksimum çarpan ise 1,9.
Amacım sizi teknik yorum ve rakamlarla sıkmak değil. Sözü bütçe dengelerindeki yapısal ve gittikçe
kötüleşen bir soruna getirmek istiyorum.
Kalkınma Bakanlığının verilerine bakınca göreceksiniz. İçinde
bulunduğumuz yılda, sosyal güvenlik
sistemine bütçeden 80,6 milyar lira transfer yapılacak. Buna karşılık,
belediyeler dahil, tüm kamunun yaptığı kamu yatırımlarının toplamı 83,2 milyar
lira. Veya başka bir örnek vereyim: 2015 yılında kamunun merkezi bütçede faize
ödeyeceği para 54 milyar lira iken bütçede yatırımlara ayrılan ödenek 41 milyar
lira.
Evet gelin şimdi pek hoş olmayan bir soru soralım: Daha çok
sosyal yardım mı, faiz ödemesi mi yoksa daha çok kamu yatırımı mı?
Durun hemen itiraz etmeyin, “Böyle yanlış soru olur mu?”
demeyin. “Sosyal yardım da olsun yatırım da” şeklinde bir yaklaşımın en doğrusu
olduğunu ben de biliyorum. Kesinlikle tercih edilen budur.
Ancak, vergi sistemini reforma tabi tutmadan, kamu
gelirlerini artırmadan sosyal yardımları çoğaltmanın sonucunun bütçe açığı
olduğuna itiraz eden yoktur sanırım. Açık, borçlanmaya o da faiz ödemelerinin
büyümesine neden oluyor değil mi?
O zaman, her seçim
döneminde bol keseden sosyal yardım vaadi yapanlara mutlaka ama mutlaka hangi
vergileri artıracağını da sormak gerekmez mi?
Peki Haziran seçimlerinde kaçımız bu soruyu sorduk? Dahası
Kasımda yapılacağı söylenen seçimlerde kaçımız böyle bir soru soracağız? Tamam
“Ülke kan gölüne dönmüş, her gün şehit cenazeleri uğurlanıyor. Sınırlarımızdaki
savaş riskleri tehdide dönüştü. Sen bütçe dengesi derdindesin.” şeklindeki
eleştirileri saygıyla karşılıyorum.
Ama işsizlik, özellikle genç işsizliği ekonomideki en büyük
dert. Kamuda gelir ve harcama yapısını değiştirmek için acil önlemler alamazsak,
yatırımları artırmazsak sorun gittikçe derinleşiyor. Kamu yatırımları özel sektörün de önünü açacak, onları da teşvik edecek
ve ülke tekrar yatırım ortamına dönebilecektir. Tabi inşaatçı değil sanayici
girişimcilerin teşvik edildiği bir ortamdan bahsettiğimi özellikle belirtmeme
gerek yok sanırım.
Ayrıca hatırlatmama gerek var mı bilmem. İşsizliğe ivedi
çözüm bulamazsak yaratabileceği sosyal sorunlar savaşlar kadar yıkıcı olabilir.
Hadi gelin, kamunun altyapı ve üretim yatırımlarını çoğaltacak vergi ve harcama
önlemlerini almaları için siyasetçileri şimdiden uyarmaya başlayalım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder