22 Temmuz 2015

Bütçe fazlası dolar kuru artışından kaynaklanıyor

Yılın ilk yarısı bütçe verilerine bakınca performanstan hoşlanmayan yok. Bütçe fazla vermiş, faiz dışı fazla 30,5 milyar lirayı aşmış. Daha önemlisi böylesi güzel sonuçlar genel seçimlerin olduğu bir dönemde gerçekleşmiş.

Öncelikle şunu belirteyim. Sonuçlar eleştirilmekten çok detaylı incelenmeyi gerektiren özelliklere sahip.

Sonra rakamlara bakalım.

Ben bütçe rakamlarına konjonktürel değil yapısal bakmayı ilke edinenlerdenim. Kamuda görev yaptığım yıllardaki deneyimlerimden, aylık veya dönemsel verilerin her zaman doğru bir sonuç vermediğini çok iyi biliyorum. Dolayısıyla, elimden geldiğince, rakamların arkasına, detaylarına bakmayı alışkanlık edindim.

Gelelim bazı gelir verilerine ve açıklamalarına.

Önce gelirlerdeki ilginç performansa dikkatinizi çekmek istiyorum. Özellikle vergi gelirleri ile teşebbüs ve mülkiyet gelirlerindeki artışlar enflasyon ve büyüme rakamlarının çok üstünde.

Bu nereden kaynaklanıyor olabilir?


İlki ÖTV’de geçen yılın aynı dönemine göre, yüzde 20’lere yaklaşan artış. Nedeni geçen yıl, sigara ve içki başta olmak üzere birçok üründe yapılan yasal düzenleme. Dönemsel olarak otomatik ayarlama geldiği için vergi performansı olumlu.

İkincisi ithalden alınan KDV’de görülen yüzde 16 civarındaki yükseliş. İthalat bu kadar artmazken vergisinin artmasının tek nedeni malum: Kur artışı. Bildiğiniz gibi ithalattan alınan katma değer vergisi döviz üzerinden hesaplanıp, TL olarak tahsil ediliyor. Özellikle dolar kuru artıkça bu kalemden tahsil edilen vergide çoğalıyor. Maliye, deyim yerindeyse, yattığı yerden tahsilat yapıyor.

Üçüncü artışın arkasında TC Merkez Bankası ve diğer kamu bankaları var. Önce TCMB’den bütçeye gelen milyarlarca liralık kaynağa biraz yakından bakalım.
Merkez Bankası geçen yıl elde ettiği yüksek kar sonucu Hazine’ye hem temettü hem de vergi ödedi. Ödediği temettü 5,5 milyar lira civarında. Vergi ise 1,5 milyar lira kadar. Toplamı 7 milyar lira eder.

Bir merkez bankası nasıl bu kadar yüksek kar elde edebilmiş acaba? Nedeni basit. Karın büyük kısmı döviz alım satımı sonucunda oluşan farklardan, yani değerleme hesabından.

Merkez Bankası bütçenin hizmetinde

O zaman TCMB’nin dövizi nereden bulduğuna bir bakalım. O da basit. Dışarıdan döviz borçlanan ve bu kaynakları munzam karşılık (MMK) olarak Merkez Bankası’na yatıran bankalardan. Biliyorsunuz, bankalar dışarıdan ucuza buldukları dövizleri, TL mevduatların MMK olarak TCMB’ye yatırabiliyorlar. Böylelikle Merkez Bankası ’da uluslararası döviz rezervleri çoğaltmış oluyor. Sonrasında da bu dövizlerle alım-satım yaparak kar elde ediyor. Temettü ödüyor, vergi veriyor.

Gördüğünüz gibi bu kadar yüksek bir gelir kaleminin arkasında da dövizdeki artış var. Eğer döviz yılbaşına göre artıyor değil azalıyor olsaydı, TCMB kar değil zarar yazacak, ne vergi ne de temettü ödeyebilecekti.

Kısacası döviz değer kazanmasaydı hem ithalden alınan KDV hem de TCMB temettü ve vergi miktarı bu kadar olmayacaktı.

İşlemlerde yasal olarak hiç bir sorun  yok. Ya iktisadi olarak? Ben ondan pek emin değilim. Hani 2001 Krizinden sonra Merkez Bankası’nın kamuya kredi açmasını yasaklamıştık! Değerleme hesabı üzerinden temettü ve vergi vermek aynı şey değil mi? Bana göre yasanın etrafından dolanıp ruhuna aykırı işlem yapılıyor. Düşünsenize, eğer değerleme hesabı zarara neden olsaydı, Hazine TCMB’ye sermaye koyacak mıydı?


Fazla karıştırmayalım, “Burası Türkiye, olur böyle şeyler” muhabbeti yapalım, işimize bakalım!

1 yorum:

  1. Cevap veriyorum: Evet. Ama nakit olarak değil, kağıt olarak. Geçmişte pek sık yapılmıştır.
    Arzederim.

    Emin

    YanıtlaSil