23 Mayıs 2015

Bursa metal işçilerinin dünyevi sorunu

Bursa’da başlayan işçi hareketinin medyaya yansıyan nedeni ücretlerdeki yetersizlik. Biraz da bağlı oldukları sendikadan şikayetleri olduğu söyleniyor.

Ücretlere baskı politikası 1990’ların sonrasında başlayan küreselleşmenin, neo-liberal politikaların sonucu. Dert sadece Türkiye’de yaşanmıyor. G20 başta olmak üzere, birçok ülkedeki çalışanların ortak sorunu.

Çin ve diğer ucuz emek cennetlerinin kapitalist sisteme entegre olmalarından sonra, dünyada karlılığı yükseltmek için maliyetleri düşürmek adına ücretlere yoğun baskı uygulandı. Hatta büyük çok uluslu şirketler emek yoğun teknoloji kullanan işletmesini ucuz emek merkezlerine taşıdı.

Böylelikle şirketlerin karları yükselmeye, borsalardaki hisselerinin değerleri yükselmeye başladı. Ardından biraz birikimi olan yatırımcılar, yüksek getirilerden pay almak hevesiyle borsalara hücum ettiler. İşlem hacimleri rekor üstüne rekor kırdı. Varlık fiyatları zirvelere tırmandı. Hissedarlar ve büyük birikimi olanlar oturdukları yerde servetlerine servet katmaya başladılar. Gelir dağılımı farklılıkları büyüdü.

Bir süre sonra ekonomilerde bazı sorunlar ortaya çıktı. Kimse harcayamıyordu. Çünkü bırakın her gün artan işsizleri, işi olanlar bile harcama yapamaz hale gelmişlerdi. Tüketim bir türlü artmıyordu.


Hemen merkez bankaları devreye sokuldu. Ucuz para pompalamaya başladılar. Böylelikle ücretlerine yeteri kadar zam yapılmayanlara, düşük faizli kredi verilmeye başlandı. Önce konut, sonra tüketici kredileri aldı başını gitti. Hanehalkı ve şirketler kesiminin borçları önceden tahmin edilemeyen düzeylere fırladı.

Ardından, her zaman olduğu gibi, 2008 yılında derin bir kriz yaşandı. Kapitalist sistem neredeyse çökmek üzere iken, merkez bankalarının sıfır faiz politikasıyla geminin batışı engellendi. Geminin yüzebilmesi için maliye politikası, yeteri kadar olmasa da, elinden gelen yardımı yaptı. Kamu borçları milli gelirin fersah fersah üstüne çıktı.

Ama artık insanlar borçla, krediyle harcama yapmak istemez oldular. Yeni borç yerine yüksek ücret istiyorlar. Böylelikle refahtan daha fazla pay alabileceklerini düşünüyorlar.

Bazı iktisatçılar da aynı görüşte. Borçla finanse edilen harcamaların, şişen varlık fiyatlarının, yüksek kamu borçlarının artık sonuna gelindiğini söylüyorlar. Ücretlerin yükseltilmesini öneriyorlar.

Önerinin akasındaki nedenlerden birisi faizlerin eninde sonunda artırılmak zorunda kalınacağı. Borçlanmanın pahalılaşacağı. Ekonominin büyüme sorunun aşılamayacağı.

Bununla beraber faiz artışı dünya finans sisteminde yaşanan sıkıntılar tam olarak çözülmeden devreye girerse başka sorunlar ortaya çıkacak. Özellikle bireysel emeklilik fonlarının gelirlerindeki azalma yakında büyük dert olacak. Yanı sıra türev piyasalarda teminat olarak kullanılan tahvillerin fiyatlarında görülecek düşüler, trilyon dolarlık piyasalarda yüzlerce milyar dolar ek sermaye ihtiyacı ortaya çıkaracak.

Dolayısıyla herkes şimdi nefesini tutmuş bekliyor.

Ama korkulan olur, varlık balonu dikkatle söndüremezlerse, Titanik yine batacak. Ancak gemide can yeleği olarak kullanılabilecek ne para ne de maliye politikası aracı kaldı.

Anlayacağınız korku dağları bekliyor.


Biz de seçimleri...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder