Bursa’da başlayan işçi hareketinin medyaya yansıyan nedeni
ücretlerdeki yetersizlik. Biraz da bağlı oldukları sendikadan şikayetleri
olduğu söyleniyor.
Ücretlere baskı politikası 1990’ların sonrasında başlayan
küreselleşmenin, neo-liberal politikaların sonucu. Dert sadece Türkiye’de
yaşanmıyor. G20 başta olmak üzere, birçok ülkedeki çalışanların ortak sorunu.
Çin ve diğer ucuz emek cennetlerinin kapitalist sisteme
entegre olmalarından sonra, dünyada karlılığı yükseltmek için maliyetleri
düşürmek adına ücretlere yoğun baskı uygulandı. Hatta büyük çok uluslu
şirketler emek yoğun teknoloji kullanan işletmesini ucuz emek merkezlerine
taşıdı.
Böylelikle şirketlerin karları yükselmeye, borsalardaki
hisselerinin değerleri yükselmeye başladı. Ardından biraz birikimi olan yatırımcılar,
yüksek getirilerden pay almak hevesiyle borsalara hücum ettiler. İşlem
hacimleri rekor üstüne rekor kırdı. Varlık fiyatları zirvelere tırmandı.
Hissedarlar ve büyük birikimi olanlar oturdukları yerde servetlerine servet katmaya
başladılar. Gelir dağılımı farklılıkları büyüdü.
Bir süre sonra ekonomilerde bazı sorunlar ortaya çıktı.
Kimse harcayamıyordu. Çünkü bırakın her gün artan işsizleri, işi olanlar bile
harcama yapamaz hale gelmişlerdi. Tüketim bir türlü artmıyordu.
Hemen merkez bankaları devreye sokuldu. Ucuz para pompalamaya
başladılar. Böylelikle ücretlerine yeteri kadar zam yapılmayanlara, düşük
faizli kredi verilmeye başlandı. Önce konut, sonra tüketici kredileri aldı
başını gitti. Hanehalkı ve şirketler kesiminin borçları önceden tahmin
edilemeyen düzeylere fırladı.
Ardından, her zaman olduğu gibi, 2008 yılında derin bir kriz
yaşandı. Kapitalist sistem neredeyse çökmek üzere iken, merkez bankalarının
sıfır faiz politikasıyla geminin batışı engellendi. Geminin yüzebilmesi için
maliye politikası, yeteri kadar olmasa da, elinden gelen yardımı yaptı. Kamu
borçları milli gelirin fersah fersah üstüne çıktı.
Ama artık insanlar borçla, krediyle harcama yapmak istemez
oldular. Yeni borç yerine yüksek ücret istiyorlar. Böylelikle refahtan daha
fazla pay alabileceklerini düşünüyorlar.
Bazı iktisatçılar da aynı görüşte. Borçla finanse edilen
harcamaların, şişen varlık fiyatlarının, yüksek kamu borçlarının artık sonuna
gelindiğini söylüyorlar. Ücretlerin yükseltilmesini öneriyorlar.
Önerinin akasındaki nedenlerden birisi faizlerin eninde
sonunda artırılmak zorunda kalınacağı. Borçlanmanın pahalılaşacağı. Ekonominin
büyüme sorunun aşılamayacağı.
Bununla beraber faiz artışı dünya finans sisteminde yaşanan
sıkıntılar tam olarak çözülmeden devreye girerse başka sorunlar ortaya çıkacak.
Özellikle bireysel emeklilik fonlarının gelirlerindeki azalma yakında büyük
dert olacak. Yanı sıra türev piyasalarda teminat olarak kullanılan tahvillerin
fiyatlarında görülecek düşüler, trilyon dolarlık piyasalarda yüzlerce milyar
dolar ek sermaye ihtiyacı ortaya çıkaracak.
Dolayısıyla herkes şimdi nefesini tutmuş bekliyor.
Ama korkulan olur, varlık balonu dikkatle söndüremezlerse,
Titanik yine batacak. Ancak gemide can yeleği olarak kullanılabilecek ne para
ne de maliye politikası aracı kaldı.
Anlayacağınız korku dağları bekliyor.
Biz de seçimleri...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder