IIF (Uluslararası Finans Enstitüsü) Washington
merkezli bir kuruluş. Enstitü, dünya çapında iş yapan bankaların fonladığı,
daha çok IMF ve Dünya Bankası gibi uluslararası kuruluşlardan ayrılan
uzmanların çalıştığı bir yapı. Çalışmaları, bizim de içinde bulunduğumuz
yükselen piyasa ekonomilerinde (YPE - emerging markets) yoğunlaşıyor. Nedeni basit. Uluslararası dev bankalar en
güzel getiriyi YPE’lerde kazanıyorlar.
Yeni kaynak girişi durmak üzere
Enstitü her yıl YPE’lere gelen fonlar
hakkındaki verileri toplar ve yayımlar. Aşağıdaki
grafikte, 2 Ekim’de yayımlanan rapordan alınan ve 1997-2015 arasında gelişme
yolundaki ülke ekonomilerine akan fonların dağılımı ve toplamı görülüyor.
(Doğal olarak 2014 ve 2015 verileri tahmin.
Benim ulaşabildiğim veriler 1997 yılından
başlıyor. O yıllarda 250-300 milyar dolar olan yıllık fon akımı, 2001 Krizinde
100 milyar dolarlar düzeyine düşüyor. Ardından 2008 Büyük Küresel Krizine kadar
gittikçe hızlanan bir artış eğilimi göze çarpıyor. YPE’lerin
gelen para 2007 yılında toplam 1,3 trilyon doları aşıyor. Krizde 700 milyar
dolarlara düşen yıllık akım, FED ve diğer merkez bankalarının piyasaları dövize
boğmasıyla tekrar 1,1 trilyon doları aşıyor.
Ancak
grafikten de görüldüğü gibi artış durmuş. YPE’lere giden toplam fon akımı, 2014
yılında 1,201 milyar dolar, gelecek yıl ise 1,207 milyar dolar olacakmış. Yani artış yok.
Bu işin genel görüntüsü. Veriler FED,
İngiltere Merkez Bankası, Avrupa Merkez Bankası ile Japon Merkez Bankası’nın son kararlarını içeriyor. Anlaşılan artık
dünyada eski döviz bolluğu olmayacak.
Bizim
bölgenin sorunu daha derin: Yeni portföy yatırımı olmayacak
Enstitü bu paraların bölgesel dağılımını da
yayımlıyor. İçinde bulunduğumuz Doğu ve
Merkezi Avrupa’ya, 2014 yılında sadece 84 milyar dolar para gelecek. Bu miktar
geçen sene 208 milyar dolarmış. Büyük bir düşüşü var. Türkiye için çok
önemli bir durum.
Düşüşün ana nedeni Rusya ve Ukrayna. Oralarda
yaşanan siyasi sorunlar. Sevindirici durum kriz biraz olsun azaldığı için
gelecek yıl bölgeye beklenen toplam döviz girişi 138 milyar dolar.
Toplamın yatırım enstrümanlarına göre dağılımı
da çok enteresan. Doğrudan yabancı
sermaye yatırımlarının toplamı 61 milyar dolar tahmin ediliyor.
Daha önemlisi,
bölgedeki portföy yatırımları bu sene 11 milyar dolar azalırken seneye hiç
artmıyor. İşte “zurnanın zırt dediği yer burası.”
Neden? Çünkü biliyorsunuz, Türkiye artık
çoğunluğu portföy yatırımı (hisse senedi ve tahvil) olan sıcak paraya bağımlı
bir ekonomi. Tamam belki cari açık azalıyor, döviz ihtiyacı çoğalmıyor. Ama
sıfırlanmıyor da? Yıllık 221-220 milyar
dolar civarında yeni döviz girişine ihtiyaç var. O zaman bu kadar parayı
nasıl, nereden ve ne maliyetle bulacağımız çok ama çok önemli.
Özetle, IIF’in çalışması gelecek yıl için çok
iç açıcı bir resim sunmuyor. Arz sınırlanacağı için dövize ihtiyacı olan ülkeler
arasındaki rekabetin artacağı anlaşılıyor. Umarım sadece faiz yükseltip, daha
yüksek getiri sunarak yeteri kadar kaynak bulabiliriz. Ekonomik getiriler yetmezse işimiz politik tavizlere kalabilir.
Umarım kimse ekonomik önlemler dışındaki seçenekleri
bir çözüm olarak görmez.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder