Son
IMF - Dünya Ekonomik Görünümü ‘nün
(World Economic Outlook – October 2014) bir bölümü altyapı yatırımlarına ve
finansman ihtiyacına ayrılması dikkatimi çekti. Sadece IMF değil, G20 gibi
uluslararası kuruluşlarda bu konuda yoğun çalışmalar yapılıyor.
Özetle
söyledikleri şu: Dünya ekonomisi yeteri kadar büyümüyor. ABD dışındaki gelişmiş
ülkelerde ve gelişme yolundaki ekonomilerin çoğunluğunda talep canlanmıyor.
Başta hanehalkları olmak üzere şirketler ve kamu ağır borç yükü altında. Borç
ödedikleri için tüketime veya yatırıma harcayacak paraları azaldı.
Doğal
olarak, ekonomi büyümedikçe işsizlik artıyor. Avrupa ülkelerinin çoğu ve
Türkiye gibi birçok ülkede geniş tanımlı
işsizlik (çalışmak isteyen ama iş bulmaktan ümidi kesenler dâhil) yüzde
20’ler civarında. İşsizlik, insanlık için büyük dert. Dolayısıyla ekonomilerin bir
an önce canlanması lazım.
Ama nasıl?
Para
politikası seçenekleri yetersiz kalınca maliye politikasına öncelik verilmeye
başlandı. Kamu daha çok harcamalı ve ekonomiyi canlandırmalı diyenler çoğaldı.
Akla
gelen ilk kamu yatırımları okul, hastane, liman, demiryolu, otoyol vs. Dünyada yıllık altyapı yatırım ihtiyacı
toplamı 7,5 trilyon dolar civarında. 2020 yılında bu rakamın yıllık 13 triyon
dolara çıkacağı tahmin ediliyor. Küresel nüfus artışı, şehirleşme, ekonomik
büyüme gibi etkenler bu gelişmede önemli rol oynuyor. Çalışmalar, gelişmiş
ülkelerin altyapılarının eskidiğini, gelişme yolundakilerde ise ihtiyacın
arttığını gösteriyor.
Peki, bu kadar para
nereden bulunacak?
İlk
akla gelen kaynak gelişmiş ülkelerin bireysel emeklilik ve hayat sigortaları
fonları. Buralarda toplam 68 trilyon dolar birikti. Yarıdan çoğunluğu
emeklilere ait.
Şimdi
bir soru daha soralım: Bu fonlar neden yatırım yapacak yer arıyorlar?
Emeklilik fonlarının
büyük bir yapısal sorunu var. Dünya nüfusu yaşlanıyor. İnsan ömrü
uzuyor. Bireysel emeklilik sistemlerinin varlıkları ve bu varlıkların
getirileri yetmez oldu. Sadece ABD
emeklilik fonlarının varlıkları ile yükümlülükleri arasındaki farkın 3 ila 5
triyon dolar arasında olduğu tahmin ediliyor. Hemen çözüm bulunamazsa, 2025
yılından sonra bu miktar ikiye katlanacak.
Bu bağlamda, fonlar açıklarını biraz olsun
azaltabilmek için önceleri yüksek faiz getiren alanlara para yatırdılar. Ancak
şimdi dünyada faizler yerlerde süründüğü için yeni ve yüksek getirili alanlar
aramaya başladılar. Bunlardan birisi yüksek faiz ödemek zorunda olan cari açığı
büyük Türkiye’deki gibi piyasalar. Ama bu kadar büyük parayı buralara yatırmak
riskli. Çünkü buralardaki piyasaların hacmi küçük. Yine de sıcak para olarak
milyarlarca doları getirdiklerini unutmayalım. Türkiye yılda 13 milyar dolar civarında faizi bu nedenle dışarıya
ödüyor. Tabi bu miktar, devasa açık için bir çerez parası.
O
zaman “Neden altyapı yatırımları?” sorusuna cevap bulmak kolaylaşıyor. Büyüme için yatırım ihtiyacı ortada. Para
talep eden kamu. Parasına yüksek getiri arayan da Amerikan ve İngiliz
emeklileri. O zaman hemen bir yöntem geliştiriliyor. Kamu altyapı
yatırımları için Kamu Özel İşbirliği (KÖİ) sistemi öneriliyor. Devlet projenin gelirleri için kamu
garantileri veriyor. Bu garantiler sayesinde, finansal piyasalardakilerden daha
yüksek getiri elde edilecek. Fonların açığı kapatılacak.
Bu
sistem ABD ve İngiltere için çok akılcı. Çünkü devlet emeklilerini sokakta bırakamayacağına
göre, emeklilik fonlarının açığı, buradan olmazsa, bütçeden karşılanacak.
Ama aynı şey yükselen
piyasa ekonomileri için söylenebilir mi? Hayır. Onların büyük
altyapı ihtiyaçlarını karşılamak için hazine garantili yüksek getirili proje
finansman modellerinin maliyetlerini eninde sonunda o ülkede yaşayan dar ve
sabit gelirliler ödeyecektir. Yani işçiler, memurlar, bizdeki emekliler ve
diğerleri.
Kısacası,
Amerikan emeklisi daha rahat etsin diye bizim emekliler biraz daha fakirleşecek.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder