Son yılların en çok üzerinde durulan konularından birisi
de dış borçlarda, özellikle özel sektörün dış borçlarında görülen hızlı artış.
Tartışmalar ve yorumlar çoğunlukla reel sektörün dış borçlarındaki artışlar
üzerinden yapılıyor. Ancak onlara borç veren bankaların aldıkları dış borçlar
üzerinde pek durulmuyor.
Önemsenmemesinin nedeni, bankaların hem borç alırken hem
de borç verirken risk almayı bilen uzmanlaşmış kurumlar olmalarıdır. Mikro
açıdan bakılırsa buna itiraz edilemez. Bir banka ilke olarak, başkasının
parasını yöneten kurumdur. İster mevduat olsun ister borç olsun, hissedarların
parası olan özkaynaklar dışındaki para, başkasından borç alınan paradır.
Kısacası bankalar başkasının parasını yöneterek para kazırlar. Onlara borç
veren mudiler ve/veya diğer bankalar kime para verdiklerinin bilincindedirler.
Çünkü bankalar özünde güven müessesidir.
Oysa konuya makro açıdan bakınca, kim alırsa alsın, dış
borçları mikroskopa yerleştirip çok dikkatle incelemek gerekir.
Bir bankanın aldığı dış borcu geri ödememesi çok uç bir
durumdur. Ama ekonominin geneline bakarak yapılacak bir değerlendirme bize bu
kaynakların nerede ve ne amaçla kullanıldığını irdelemenin gerekli olduğuna
götürür.
Şöyle ki, her ne
nedenle olursa olsun dışardan dövizle alınan borcun bir şekilde döviz olarak
geri ödenmesi gerekir. O zaman bankalar dövizle aldıkları borcu kredi
olarak kime veriyorlar? Döviz geliri olan şirketlere veriyorlarsa sorun mikro
düzeyde kalır.
Ancak dağıtılan krediler döviz geliri olmayan şirketlere,
kamuya ve kişilere kredi olarak dağıtılıyorsa, aşırı kur değişiminden
doğabilecek etkiler nedeniyle, krediyi zamanında tahsil edememe riski ortaya
çıkabilir.
Bu bağlamda bankaların dış borç stokundaki gelişmelere
kısaca bakamım.
Aşağıdaki
grafikte 1989-2017 Eylül sonu arasındaki dönemde kamu ve özel bankaların dış
borç verileri yer alıyor. Görüldüğü gibi, bankacılık sektörünün toplam dış borç stoku, 1989 yılında
sadece 5,3 milyar dolar iken geçen yılın Eylül ayında, 192 milyar doları
geçmiş.
Verilerin başladığı ilk yıllarda bankaların toplam dış
borçları 10-15 milyar dolar civarındadır. Özel
bankalar için bu seyir 2003 yılından sonra değişmiş ve hızla artarak, dış
borç stoku önce 70-80 milyar dolarlara çıkmış. Stok artışı 2009 sonrasında
hızlanmış.
Oysa kamu bankaları
dış borç alma konusunda, uzun yıllar oldukça muhafazakâr davranmışlar. Dış borç
stokları 10 milyar dolar düzeyini 2010 yılında aşmış. Ancak 2013 yılından
sonraki artış hızı özel bankaları geçmiş. Stok 35 milyar doları aşmış. Bu artışta KÖİ (Kamu Özel İşbirliği)
projelerinin etkisi olduğu söylenebilir.
Dış borcun
dertleri kurların yönü yukarı doğru olunca ortaya çıkar. Dövizle borç alanlar, geri
ödeme için, TL tahsilatı yapıyorlarsa aynı miktar dövizi bulmak için öncesine
göre daha fazla TL bulmak zorunda kalırlar. Bunu kaç kredi borçlusu başarabilir?
Başarı oranı ekonominin büyüme eğilimde olduğu dönemde yüksektir. Ama yeteri kadar büyüyemeyen ekonomilerde,
şirketler bekledikleri satışları yapamazlar, kamu hazineleri tahmin edilen
vergileri toplayamazlar. Bu durumda kur artışından gelen dış borçları geri
ödeme baskısını daha fazla hissederler.
O zaman büyümeye devam. Ama ithal ederek, tekrar dış borç
alarak değil. Üreterek, daha adil paylaşarak, gelirleri çoğaltarak.
Kaynak: Hazine Müsteşarlığı ve kendi hesaplarım
Sayın Özyıldız;TR'de borcu artmayan kaldımı?Yarın doğacak bebek bile siyasiler sayesinde borçlu doğacaklar ve bu borç önlem alınmaz ise katlanarak artacak ve birilerini zenginleştirirken onu fakirleştirecek.
YanıtlaSil