2 Ağustos 2017

Kamu borçlanmasında son durum

Ağustos-Ekim İç Borçlanma Stratejisi yayımlanınca, her zamanki gibi, detaylarına baktım.
Hazine bu yıl programladığından fazla borçlanacak. Açıklanan Hazine Finansman Programında, 2017 yılında yıllık toplam 117 milyar lira yeni borçlanma öngörülmüştü. Oysa Hazine, şu ana kadar yaptığı ve açıkladığı program ile Ocak-Ekim arasında140 milyar liradan fazla borçlanma yapacak gibi görünüyor. Daha programı açıklanmayan Kasım ve Aralık ayları da var.
Anlaşılacağı gibi, rakamların Ocak-Haziran arası döneme ait olanları kesin, diğerleri tahmini. Ancak, kesin olan bir şey var, Hazine programladığından fazla borçlanıyor. Kimden? Bankalardan.
Yanı sıra KİT borçlanma verilerine bakınca orada da dikkat çeken bir durum var. Önceki yıl 8,1 milyar lira olan ticari banka borçları, Mart 2017 itibariyle 13,1 milyar liraya ulaşmış. KİT’ler de bankalara yönelmişler.
Rakamları yenilenmediği için net bir şey söylemek çok zor. Ancak belediyelerde de ticari bankalardan borçlanma eğiliminin arttığı kesin.
Fazla borçlanmanın nedenlerinden birisi, kamu dengelerinin beklenenden kötü olması. Özellikle gelir tarafında önemli tahsilat sorunları yaşanıyor.
Türkiye benzeri gelişmeleri önceki yıllarda da yaşadı. Büyüme istenilen hıza ulaşmayınca, özellikle seçimler öncesi dönemlerde, kamu, borç yükünü büyüttü.   
Eğer çok sık tekrarlanmaz ve seçimlerin hemen ardından gerekli önlemler alınırsa bir defalık artışlar, yüksek reel faiz gibi, kalıcı sorunlar yaratmaz. Buna verilebilecek en bilinen örnek 2001 Krizi ve sonrasında yaşananlardır. Kriz sırasında aşırı borç yüküne boğulan kamu, uygulanan istikrar programı ile borçlarını hızla azaltmıştır.
Hatırlanacaktır, Kriz döneminde milli gelirin yüzde 102’sinden fazla olan, kamununkiler dahil toplam ülke borcu/milli gelir oranı, 2005 yılında yüzde 87’lere düşmüştü. Bu oran, şirketler kesimi ile hanehalkının yüksek borçları nedeniyle, geçen yıl sonunda yüzde114’ü geçti.
Sorunun kalıcılığı kamu üzerinde olmadı. Ama Kiriz öncesi yıllarda borcun çoğu kamuya ait iken, son dönemde şirketlerin borcu büyük çoğunluğu oluşturmaya başladı. Hanehalkının ve şirketlerin borçları hızla çoğaldı.
Öte yandan kamunun sadece iç ve dış borçları yok. Onlar kamu harcamalarının gelirlerini aşması, yani açıkları nedeniyle aldıkları borçların sonucu oluşan büyüklükler.
Bir de son yıllarda hızla artan bütçe dışı işlemler var. Banka kredileri için verilen Kredi Garanti Fonu (KGF) kefaletleri ile Köprüler, havaalanları, şehir hastaneleri ve diğer Kamu Özel İşbirliği (KÖİ) projelerinin durumu var. Kamu bir yandan bankaların verdiği kredilere kefalet vererek diğer yandan büyük altyapı projelerinin risklerini üstlenerek, bütçenin olası yükünü büyütüyor.
Böylesi üstlenimlerle ekonomik büyümeye destek vermeye, can suyu olmaya çalışıyor. Bilindiği gibi, emme basma tulumbaya verilen can suyunun yararlı olabilmesi için kuyuda su olması gerekir. Eğer yoksa siz yukarıdan ne kadar can suyu verirseniz verin amaç hasıl olmaz.
Dolayısıyla eğer verilen can suyu yatırım, üretim yerine ithalata, inşaata gidiyorsa büyüme istenen kalitede olmaz. O zaman alınan borçların geri ödenmesi başta olmak üzere oluşacak sıkıntılar, orta vadede, kamuya ek yük yaratabilir. Borçlanma gereği büyüyebilir. Ekonomi büyüsün derken borçlar daha fazla büyümüş olur.
Umarım yaklaşan seçimler, kamu borçlanması ve garantileri üzerinde daha fazla baskı oluşturmadan geçiştirilir.


Son söz: Biz farkında olmadan geleceğimizi hazırlarız. (Ahmet Hamdi Tanpınar)

2 yorum:

  1. Elinize sağlık sevgili hocam uygulanan genişletici maliye politikaları özel sektörü dışlama etkisi yapmıyor mu

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yaratmaz mı? Ama anlaşılan öncelik Hazine nin.

      Sil