Türkiye’nin 2018
yılında 210 milyar dolar bulması lazım. Bunu ülkenin bir yıllık döviz talebi olarak
düşünebiliriz.
İşin arz yanını
basitleştirerek anlatmaya çalışayım. Elinde döviz kaynağı dolar, Euro bulunanların,
gelişmekte olan ülkelere yönelik kaynak aktarma kararını nasıl aldıklarına
bakalı
Yılın son ayları
uluslararası yatırım bankalarının, fon yöneticililerinin en meşgul olduğu aylardır.
Bir sonraki yıl için bütçeler hazırlanır, yatırım kararları ve alanları
belirlenir.
Fon yöneticililerinin
amacı yüksek getiri elde etmektir. Ancak öncelik güvenli alanlara kaynak
aktarmaktır. Bununla beraber yüksek getiri riskleri de beraberinde getirdiği
için risk ile getiri kaçınılmaz olarak beraber olmak durumundadır.
Sıcak paracılar,
merkez bankalarından alabildikleri kaynaklarla orantılı olarak, ilk önceliği
kendi ülkelerinin tahvil piyasalarına verirler. Tahviller, kamu kâğıdı
olabileceği gibi şirket tahvilleri de olabilir ve çoğunlukla 10 yıl vadelidir. Tahvil
kaynaklarını da kabaca ikiye ayırıp dağıtırlar: a- Kredi derecelendirme kuruluşlarından
yatırım yapılabilir derecesi alan tahviller, b- Yüksek getirili tahviller. İlk
gruba yatırım yapmak kolaydır. Buna karşılık getirisi de düşüktür. Oysa ikinci
grupta riskler çoğalırken getiri de büyümektedir.
Dahildeki tahvil
ve hisse senedi piyasalarında sonra risk sırlamasına yükselen piyasa
ekonomileri (YPE- Emerging markets) girer. Çoğunlukla bu ülkelerdeki kamu tahvilleri
ve hisse senedi piyasalarına ilgi gösterirler.
Fon
yöneticileri, faaliyet gösterdikleri ülkelerin denetleme ve düzenleme
otoritelerinin bilançolarının izin verdiği kadar fonu YPE’lerine ayırırlar. Ondan
sonra ülke seçimi başlar. Tahmin edeceğiniz gibi, ilk sırada uluslararası kredi
derecelendirme kuruluşlarından yatırım yapılabilir notu alanlar olur.
Ardından,
bilançolarının izin verdiği oranda bir miktar para, bizim gibi yatırım notu
düşük, riski ve getirisi daha yüksek YPE’lerine aktarılır. Risk yüksek olunca
vadeler kısalır. Diğer bir deyimle, diğer YPE’lere oranla gelen para azalır ve
vadesi düşer. Dövize olan ihtiyaç azalmazken
düşen vade, oynaklığı olumsuz etkiler. Kurdaki hareketlenmeler,
inişler/çıkışlar sertleşir.
Sertleşmenin bir
nedeni sıcak para fonlarını yönetenlerin, ülkedeki siyasi, sosyolojik ve
ekonomik tüm olaylara bakışlarıdır. Hoşlarına
gitmeyen en ufak bir duyum, haber, karar, olay anında hemen aşırı tepki
verebilirler. Onlar açısından zaten riskli olan piyasada ek belirsizlikler
ortaya çıkınca çabuk karar alıp olası zararlarını minimize etmeye çalışırlar. Olabildiğince
hızla YPE’lerini terk etmeye çalışırlar.
Böylesi
davranışlar onlar açısından çok doğal karşılanır.
Bizim açımızdan da anlaşılır
olmalıdır. Çünkü sıcak paraya ülkeye girerken ses çıkarmazken, çıkmasına tepki
vermenin bir anlamı yoktur. Bu aşamada tepki vermekten zararlı çıkacak olan,
dövize talebi olan ekonomilerdir. Çünkü
artık dövize bağımlı hale gelmişlerdir. Dolayısıyla döviz arz edenlere sevgi
(!), şefkat (!?) ve anlayış (!) göstermek zorundadırlar.
Yazınız için teşekkürler
YanıtlaSil