21 Ekim 2016

Rakının sigaranın vergi yükü de fakire

Harcamalar üzerinden alınan KDV, ÖTV gibi dolaylı vergilerin dar ve sabit gelirliye yük olduğu, bilinen ama nedense pek konuşulmayan bir gerçektir.

Bu bağlamda A.Ü. Siyasal Bilgiler Fakültesi Maliye Bölümü öğretim üyesi Sayın Prof. Dr. H. Hakan Yılmaz ve Sayıştay’dan Dr. Mehmet Ali Özyer ile TCMB’dan Serap İnci Özyer; “Türkiye’de Maliye Politikası Uygulamasında 2002-2013 Döneminde Harcama Vergilerinin Yeniden Dağıtım Etkisi” başlıklı, yeni bir bilimsel çalışma yapmışlar.  

Makale vergilerin, gelirin yeniden dağıtımı ve gelir eşitsizliğinin düşürülmesini sağlamak gibi önemli rolü olduğunu belirterek başlıyor.

Daha sonra, “İncelenen dönemde toplam vergi gelirleri içinde % 33,3 den başlayıp % 32,68’e doğru azalan bir paya sahip olan KDV, halen uygulanan % 18’lik standart oran açısından düşünüldüğünde, gelirlerinin tamamına yakınını tüketen düşük gelirliler açısından gelir dağılımını bozucu etkisinin olduğu düşünülebilir.” saptamasıyla devam ediyor.

Çalışmada yöntem ve veri üzerine bilgiler verildikten sonra, OECD ülkeleriyle bir karşılaştırma yapılarak, “Türkiye’de vergi yapısının; OECD ülkelerine göre dolaylı vergiler yönünden daha yüksek bir paya sahip olduğunu, bu durumun vergi adaletinin sağlanması ve gelir eşitsizliğine etkisi açısından ciddi bir tartışmaya neden olduğu” vurgulanıyor.

Ardından, TÜİK Hanehalkı Gelir ve Tüketim Harcamaları Anketlerine dayalı,  yüzde 10’luk sıralı gelir dilimlerinin harcamalarda ödedikleri toplam vergiler ayrıntılı olarak inceleniyor.

Sonuçlar oldukça dikkat çekici. Bir kaçına kısaca değinmek gerekirse;
  •         En fakirlerden başlayan ilk yedi gelir dilimi (yani nüfusun % 70’i) ödedikleri vergi payı, toplam tüketimden aldıkları payın altında kalıyor. “Bu durum yüksek gelirlilerin daha yüksek vergi ödediği anlamına gelmekle birlikte ilk 7 gelir diliminin oranlarının bire yakın olduğu dikkate alındığında tüketim vergilerinin alt gelir dilimleri açısından azalan oranlığı sağlayacak nitelikte olmadığı” ortaya çıkıyor.
  •        Hanelerin konut, su, elektrik, gaz ve diğer yakıtlara harcadıkları para son 10 yıllık dönemde düşüyor. Buna karşılık gıda ve alkolsüz içeceklerin payı, yavaş ta olsa, artış gösteriyor.
  •        Ulaştırma, tüketim harcamaları içinde üçüncü sırayı alıyor.
  •         “Harcamaların yaklaşık % 65’i bu üç tüketim grubuna gidiyor.”
  •        Sağlık harcamaları son yıllarda artış eğilimi göstermekle beraber henüz yüzde 2’ler düzeyinde. Buna karşılık kültür ve eğlenceye çoğunlukla en zengin yüzde 10’luk grup para harcayabiliyor.
  •         Çalışmanın bana en çarpıcı gelen sonuçlarında birisi, eğitime harcanan para. En zengin yüzde 10’luk gruba mensup haneler, toplam eğitim harcamalarının yüzde 50’ye yakınını yapıyorlar. Diğer bir deyimle, zenginler eğitime harcama yapabildikleri için çocuklarını daha iyi yetiştirebiliyorlar. Böylelikle eğitimde eşitsizlik büyüyor. Ama devlet eğitimden aynı oranda vergi alıyor.
  •         Hanehalkı harcamalarının dağılımına bakıldığında ortaya çıkan tablo da çok ilginç. “Hatta son yıllarda perakende satış bedeline göre % 70’in üzerinde bir vergi yükü belirlenen alkollü içecekler, sigara ve tütün grubunda P90/P10 oranının (en zengin/en fakir) gıda ve alkolsüz içecekler grubuna yakın olması oldukça düşündürücüdür. Bu durum indirimli KDV oranı uygulamasının bu tür mal ve hizmetler için alt gelir gruplarının vergi yükünü azaltsa da harcama eşitsizliğini iyileştirmediğini göstermektedir.”

Sonuç olarak, bütçe gelirlerinin çoğunluğunu oluşturan dolaylı vergilerin büyük çoğunluğu, en fakir üç gelir dilimine mensup hanelerin, (i) gıda ve alkolsüz içecekler; (ii) alkollü içecekler ve sigara ve tütün ile (iii) konut, su, elektrik, gaz ve diğer yakıt harcamalarından alınıyor.

Böylelikle “alınan vergiler özellikle yoksul kesimler ile kırılgan kesimlerin vergi yüklerini artırmakta bu ise mevcut eşitsizliğin devam etmesine neden olmaktadır.”

İktidarın ve muhalefet yapma iddiasında (!) olanların bilgine sunulur.

1 yorum:

  1. Öncelikle saygılarımı sunuyorum. Yeni keşfettim bloğunuzu. Emeklerinize sağlık.

    Dolaylı vergiler konusunda şu şekilde düşünüyorum.

    Örneğin; KDV oranı sıfır olduğunda da adil olmayan bir oran oluyor. Yüksek gelir grubundan hiç vergi alınmamış oluyor.

    Harcama üzerinden alınan vergilerin, tüketim yapan kişinin gelir durumuna göre artması azalması mümkün değil.

    KDV hariç fiyatından bakalım. Örneğin deterjan. KDV dahil 59 TL, KDV hariç 50 TL olsun. Diyoruz ki, 9 TL lik vergiyi tüm gelir grupları aynı tutarda ödüyor bu haksız. Ama kdv hariç kısmı da öyle. Verginin sıfırlanması 50 TL yi değiştirmiyor. Zengin de, fakir de o ürüne 50 TL veriyor. O zaman bu da adil değil.

    Bence burada hata bizim kurgulamamızda, Dolaylı Vergilerde değil.

    Ben şu önermeyi yapıyorum bu aşamada; KDV nin olmadığı bizimle ikiz olan diğer ülkede o ürünün fiyat/gelir oranı aynı olurdu. Ya da KDVsi sıfırlanan bir ürün belli bir zaman sonra satış fiyatı yine birönceki KDVli fiyatına ulaşır. Bizim örneğimizde 59 TL olur. Neden mi?

    -Fiyat kanıksanmıştır.
    -Talebi artacak, ama üretimi bu talebi kısa sürede karşılayamayacağı için fiyatlar yine yükselecektir.

    Şunu da söyleyebilirim KDV hiç girmemiş olsaydı, şuan asgari ücret 1.300 TL olacak mıydı?

    Harcama yerine, sadece gelir üzerinden alınmış olsaydı tüm vergiler, ama ilk önce kayıt dışı ekonominin makul bir seviyeye çekilmiş olması gerekir, o ürünün fiyatı yine 59 TL olurdu. Çünkü bir ürünün fiyatını vergi değil gelir düzeyi belirliyor.

    Dolaysız verginin olmadığı bir ülkede oluşacak gelir düzeyi daha yüksektir diyebiliyor muyuz?



    YanıtlaSil