14 Mart 2019

Türkiye’nin reel borç yükü sabit kaldı


Bloğumun yakında takipçileri aşağıdaki tablolara aşinadırlar.

Veriler, 2002 yılından bu yana Hazine’nin, KİT’lerin, reel sektörün iç ve dış borçlarını; belediyelerin sadece bankalara olan borçlarını, bankaların dış borçlarını ve hanehalkının banklara olan borçlarını içeriyor.

Böylelikle, yaklaşık olarak, ülkenin toplam borç yüküne ulaşılmış oluyor.

Sözü uzatmadan tabloları özetleyeyim.

Tablo 1’de iç ve dış borç ayırımı yer alıyor. Geçen yılın sonunda toplam borç yükü 5,1 trilyon liranın üstüne çıkmış. İç borçların toplamı 3 trilyon lirayı geçmiş. Görüldüğü gibi en çok iç borcu olan kesim, reel sektör. Toplam iç borçların üçte ikisi şirketlere ait.

Dış borçların toplamı da 2 trilyon lirayı geçmiş. Bu alanda bankalar ve şirketlerin borçları bir birine yakın. Dış borçların yaklaşık yüzde 80’i özel sektöre ait.

Tablo 1: Toplam borç yükü




Nominal olarak artış gösteren borçlar, reel olarak toplamda sabit kalmış. Reel borç hesaplanırken borçların milli gelire oranını aldığımızı hatırlarsak, bu olumlu bir gelişme. Tablo 2’de bu durum çok açık görülüyor. 2017 sonunda yüzde 138 olan borç/milli gelir (GSYH) oranı, 2018 sonunda da aynı. Değişen bir şey var tabi. Önceki yıl iç borçların milli gelire oranı yüzde 87’ye yakınken, bu oran 2018 sonunda yüzde 82,8’ düşmüş. Bu değişimin doğal sonucu olarak Türkiye dış borç yükünü reel olarak büyütmüş. 2017 sonunda yüzde 51 olan dış borç/mili gelir oranı, geçen yılsonunda yüzde 55’i geçmiş.

Reel olarak dış borcu en fazla artan kesim şirketler. Ardından Hazine geliyor. Dikkatinizi çekmiştir, bankaların dış borçları reel olarak azalmış.

Tablo 2: Borç yükünün milli gelire oranı  



Şimdi aynı verileri yeniden düzenleyip, kamu/özel ayırımıyla yakından bakalım.

Tablo3 bize bu ayırımın nominal büyüklüklerini veriyor. Geçen yılsonunda kamunun borç toplamı 1,2 trilyon lirayı aşmış. Artışın çoğu Hazine’den kaynaklanıyor. Bu artış dış borçlar ve kur artışının sonucu.

Özel sektör borçlarında çoğunluk şirketlerin (reel sektörün). 2,6 trilyon lirayı aşan şirket borçları, özel sektör toplamın üçte ikisini geçiyor.

Tablo 3. Borçların kamu özel ayırımı




Yukarıda yaptığımız gibi bu ayırımın da milli gelire oranına göz atalım.

Tablo 4’ten de görüleceği üzere, önceki yılla karşılattırınca ilginç bir durum karşımıza çıkıyor. Toplam reel borç yükü aynı kalıyor. Ancak özel sektör borçlarının milli gelire oranı düşerken, kamu borçlarının milli gelire oranı artıyor. Kamuda artış, yukarıda da belirttiğim gibi Hazine’nin artan dış borcu ve kur etkisi.

Özel sektörde reel borcu en fazla azalan kesim hanehalkı, yani bizler. Hane halkının borçlarının milli gelire oranı 2017 sonunda yüzde 16,5 iken 2018 sonunda yüzde 14,5’a düşmüş. Sınırlı bir azalma da bankalarda görülüyor.

Tablo 4: Kamu ve özel sektör borçlarının milli gelire oranı




Bu veriler 2018 büyümesinin ve içinde bulunduğumuz ekonomik konjonktürün çok güzel özeti. Doğal olarak, sorunların çözümü için ipuçlarını da veriyor.

Geçen yılki büyüme hızının yavaşlaması, hanehalkının tüketim harcamalarının azalması ile kamu tüketim harcamalarının artışıyla açıklanıyor. Yanı sıra, reel sektörün yatırımlarının azaldığı, stokların eridiği belirtiliyor. Borç alamayanlar harcama azaltırken bulanlar büyümeye destek vermeye çalışıyor. Alınan borçların maliyetine bakmazsak sorun yok. Az da olsa büyüdük ya, yeter.

Ama sorunların temeli de çözüm seçenekleri de burada: Borçlulukta. Çözüm aranırken, özellikle şirketlerin içinde bulunduğu ağır borç yükünün nasıl azaltılacağına yönelik seçenekler bulunamazsa istenen büyüme oranına ulaşmak hayal olur.

İşsizlik da artar.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder