Bir haftadır ekonomide yaşananları anlamak
kolay değil. Bazıları dış güçlerin seçimleri etkilemek istediğini iddia ediyor.
Olaya bu zaviyeden bakınca, anlamak ve anlatmak kolaylaşıyor.
Evet, her teknik ve ekonomik olayın
mutlaka bir politik yanı vardır. Ama siyaset teknik gelişmelerin neresinden
sonra etkendir? Bunu çok iyi değerlendirip, kararları ona göre almak önemlidir.
Yaşadıklarımızın tek nedeni var: Sermaye hareketlerinde tam serbestlik ve
ekonominin aşırı dolarize olması. Bu bir haftalık bir olay değil.
Ağustos 1989’tan başlayan ve 2009’dan sonra hızlanan bir gelişme.
İşin siyasi değerlendirmesini
ilgilerine bırakıp, teknik yanını anlamaya çalışalım. Bunun için yerlilerin yılbaşından
bu yana hızlanan döviz talebine bakmamız lazım.
Şirketlerin döviz almasının nedeni, dış borç taksitlerini ödemek ve
ithalat yapmak.
Peki, hanehalkının döviz talebi neden artırdı? Bunun bir açıklaması düşen
mevduat faizleri olabilir. Enflasyonun altına düşen mevduat faizlerinden
hoşlanmayanların paralarını dolara, Euro’ya yatırdığı söyleniyor.
Öte yandan hanelerin artan döviz
talebini karşılamak için bazı bankaların, piyasaya yoğun döviz arz ettikleri konuşuluyor.
Böylelikle kısmen dizginlenen döviz talebinin devam edeceğini gören
spekülatörlerin, swap işlemleri aracılığıyla dövize talebi daha da tetikleri
iddia ediliyor.
Olabilir. Ben hareketin ilk
başlangıcı olan hanelerin döviz talebine biraz daha geriye giderek, farklı bir
açıdan bakmak istiyorum.
Aşağıda sizler için bir tablo hazırladım.
BDDK verilerinden yararlanarak hazırladığım
tabloda, il bazında tasarruf mevduatı
bilgileri yer alıyor. Tabloda, 2017 ve 2018 yıllarında, il bazında
tasarrufların ne kadarının dövizle tutulduğunun oranı görülüyor. Diğer bir
deyimle, o ilde yaşayanların tasarruf amacıyla biriktirdikleri ve bankaya
yatırdıkları paralarının ne kadarının döviz ne kadarının TL olduğunu
gösteriyor. İlk 15 ili bu orana göre sıraladım.
2018’de, bir yılda dövize yönelişin artması ve ilk beşte yer alan
İstanbul dışındaki iller dikkatimi çekti.
Neden mi?
Bir milletin egemenliğinin iki önemli simgesi vardır. Bayrağı ve parası. İlk dört ilin bayrak sevgisi tartışılmaz.
Ne kadar milliyetçi oldukları biliniyor. Ama bayrağa gösterdikleri ilgiyi milli
paramıza göstermemeleri, Türk Lirası yerine dolar ve/veya Euro’yu tercih
etmeleri nasıl açıklanabilir?
Aman yanlış anlaşılmasın. Yaşananların nedeni bu illerde yaşayan vatandaşların
tercihleridir gibi bir sonuç çıkarılmasın. Üç, beş bin dolar birikimi olanların piyasaları yerinden oynatabileceğini
söyleyecek kadar bu işlerden uzak biri değilim.
Tablo: İllere göre tasarruf
mevduatı içinde döviz tevdiat hesaplarının (DTH) oranı (%)
Şimdi yaşananlardan ders alıp, önümüze
bakmaya çalışalım.
Öncelikle maçın kurallarını devre
arasında değiştirerek, hoşlanmadığınız karşı takıma gol atılamayacağını
bilmemiz lazım. Belki bu maçı kazanırsınız. Ama sonrası ne olacak? Maazallah
ligden atarlarsa ne yaparız?
Uzatmayayım bir soruyla bitireyim.
27 Mart günü Hazine, kamu kurumlarına 1,8 milyar TL, piyasaya (bankalar) 8
milyar TL iç borç (DİBS) geri ödemesi yaptı. Buna karşılık, Hazine’den bu kadar
para alacağını bilen bankalar, bir gün önceki iki ihaleye toplam 3,2 milyar TL’lik
teklif verdiler. İhaleden 2,6 TL’lik DİBS alabildiler. Yani, bankalar 8 – 2,6 = 5,4 milyar TL’yi ceplerine koydular. Aldıkları
parayı Hazine’ye yeniden borç olarak
vermediler.
Şimdi, bankalar bu parayı, kredi
olarak mı dağıtılacaklar yoksa döviz ve diğer varlık alımları için mi kullanacaklar?
Son soru. Nisan ayında Hazine’nin
borçlanma programı rahat, pek sorun olacağını sanmıyorum. Ama sonrasında, eğer
bir ihalede daha benzer bir gelişme olursa ne olur?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder