Son
iki aylık cari denge verileri açıklanınca ortalığı pembe bulutlar kaplamaya
başladı. Artık dış borca ihtiyaç azalıyor, sorunlarımız da buna bağlı olarak
azalacak görüşü kabul gördü.
Bu
görüşün doğru yanları olduğu yadsınamaz.
Olaya
matematiksel olarak yaklaşırsak; dışarıda
döviz arzı azalırken, bizim de talebimizin azalması pozitif bir durumdur.
Döviz kurları üzerindeki baskı, kısmen de olsa, azalıyor.
Buna
karşılık bu gelişmenin sonucunun her zaman olumlu olmadığını bilmekte yarar
var.
İki başlığa dikkat etmek lazım.
Birisi ithalata bağımlı imalat
sanayiinin durumu.
Geçenlerde
dostum Zafer Yükseler aşağıdaki tabloyu paylaştı. Tabloda; ithalat,
imalat sanayii ve büyüme arasındaki ilişkiyi, 1994, 2001 ve 2009 Küresel Krizi
yılları için incelemiş. Ve içinde bulunduğumuz dönemdeki verilere dikkat çekmiş.
Resim
çok net. İthalat azaldıkça imalata sanayii ve ona bağlı olarak büyüme yönünü
aşağıya çeviriyor. Aynı eğilim içinde bulunduğumuz dönemde de yaşanıyor. Sadece 2009 Küresel kriz dönemi farklı. Çünkü o dönemde dünyada döviz bollaıyor, ucuzlıuyor ve ithalat hız kesimeden artıyor. Dolayısıyla büyüme de.
Yani
üretim ve büyüme açısından bakınca, cari fazla çok sevinilecek bir durum değil.
Tablo 1: Krizler döneminde ithalat,
imalat sanayii ve büyüme
Gelelim
ikinci konuya.
Cari
açıktaki azalma iyi hoş. Dövize olan ihtiyacı azaltıyor. Ama ne kadar?
Bu
sorunun cevabını da aşağıda Tablo 2’den
görüyoruz. Tablo geçen yıl ile bu yılın Ocak-Eylül dönemlerine ait döviz ihtiyacını
ve nasıl karşılandığını gösteriyor.
Görüldüğü
üzere ihtiyacın büyük kısmı Hazine ve özel sektörün dışarıda ihraç ettiği borç
senetleri (Euro tahvil) ve kredi geri ödemelerinden kaynaklanıyor. Örneğin bu
yıl 30,3 milyar dolar cari açık varken, 44,5 milyar dolar tahvil ve kredi geri ödemesi
gerçekleştirilmiş. Geçen yılın rakamları daha büyük.
Kısacası
cari acık azaldı diyerek, döviz ihtiyacına bağlı sorunların bittiğini
düşünmemek gerek.
Yazıyı,
Tablo 2’nin “Finansman Kaynakları” bölümünde bu yıl yaşanan bir gelişmeye dikkatinizi
çekerek bitireyim.
Görüleceği üzere, geçen yıl finansman
ihtiyacının büyük kısmı 70,4 milyar dolarlık tahvil ihracıyla ve yeni kredi
alınarak karşılanmış. Oysa bu yıl sadece 41,7 milyar dolarlık tahvil ihracı ve yeni
kredi alımı yapılabilmiş. Bu yılın ilk dokuz ayındaki döviz finansman ihtiyacı,
Merkez Bankası’nın uluslararası döviz rezervlerinden (16,9 milyar dolar) ve
kaynağı belli olmayan, Net Hata ve Noksan kaleminden (17,3 milyar dolar)
karşılanmış.
Dolayısıyla
bu yıl finansman ihtiyacı hem fazla azalmıyor hem de kaynakların büyük bölümü,
kısa vadeli ve nereden geldiği belli değil. Sürdürülebilirliği şüpheli.
Anlayacağınız, cari denge konusunda sevinmek
için henüz erken.
Tablo 2: Türkiye’nin döviz finansman
ihtiyacı ve kaynakları
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder