Değerli gazeteci kardeşim
Sefer Yüksel’in Habertür’teki
haberini okuyunca, geçirdiğim vertigo atağından kaynaklanan başımın dönmesi,
biraz daha arttı.
Habere göre; Kredi
Garanti Fonu (KGF) kefaletiyle verilen kredilerin toplamı 140 milyar lira olmuş.
Alınan kredilerin bir kısmı amacına uygun olarak yatırımlar için kullanılmış.
Bankacılılara göre; alınan kredilerin önemli bölümünün arsa alımına, lüks
arabaya, ofis yeri satın alınmasına harcanmış. Hatta bazıları para fazla geldiği
için bir bölümünü başka bankaya mevduat olarak yatırmışlar. Bazı firmalar da
daha önce aldıkları KMH (Kredili Mevduat Hesabı) ile rotatif kredilerini, KGF kefaletine
haiz kredileriyle kapatmışlar. “Bankacılar, şu ana kadar kullandırılan
kredilerin yüzde 30’unun yeniden yapılandırma ve kredi kapama için kullanılmış
olabileceğini tahmin ediyor”.
Bu garabet durumu açıklayabilmek
için, önce kısaca kredinin ne olduğunu sonra da neden Hazine garantisinden
bahsettiğimi açıklamaya çalışacağım.
Böylelikle taksiti ve
anapara vadesi gelince geri ödenebilecek, bankada mevduatı bulunan ve kredi
olarak dağıtılan mudinin parası riske edilmeyecektir.
Kredilerin üretime,
gelir getiren faaliyetlere kullandırılmamasının sonucu sıkıntılı olur. Tahsilat
sorunlarının ortaya çıkması ve önce bankaların sonra da sorunun büyüklüğüne
bağlı olarak, ekonominin zora girmesi anlamına gelir. Aynen son Küresel Kriz öncesinde
Amerika’da bol keseden dağıtılan mortgage kredileri hikayesinde olduğu gibi.
Krizden çıkışın
hikayesini takip edenler iyi bilirler. Önce ABD Hazinesi sonra FED ve Avrupa
Merkez Bankası trilyonlarca doları/Euro’yu finansal sektöre akıttı. Şimdi geri alamıyorlar,
oldukları yerde debeleniyorlar.
Gelelim işin Hazine garantisi bölümüne.
Kanun, Hazine’ye 25
milyar liralık bütçe kaynağını KGF kefaletleri için kullanabileceğini söylüyor.
Hazine’de yasal düzenlemeler yaparak, eğer KGF kefaletine haiz kredilerde batak
olursa, toplamın sadece yüzde 7’lik bölümünü kabul edeceğini belirtti. Yani
yukarıdaki 140 milyar son toplam olsa, bunun 9,8 milyar liralık bölümünü kabul
edilecek. Eğer batık miktarı bunun üstüne çıkarsa yükü kredi veren bankalar
üstlenecekler.
Ancak kanun ilk
çıktığında ilgililer, KGF aracılığıyla 250 milyar liralık kredi dağıtılacağı
müjdesini vermişlerdi. Bu miktara ulaşılması için bankalar arasında bir yarış
var. Eğer hedefe ulaşılırsa bu toplamın yüzde 7’si, 17,5 milyar lira ediyor.
Burada iki konuya değinmek
lazım.
İlki üretime gitmeyen, lüks otomobil, yat, ofis alınan
kredilere neden kefalet veriliyor? Olurda batık krediler
bunlardan olursa Hazine, %7 sınırına girdi diye ödeme yapacak mı? Dar ve sabit
gelirliden KDV, ÖTV toplayarak edindiği kaynağı, ekonomiyi canlandırıyor diye
bunlara verecek mi? Benim vertigolu başım “HAYIR” diyor.
İkincisi, eğer ekonomi benlenen büyüme ivmesini yakalayamaz
ve kredi borcu olan işletmeler yeterli gelir artışı sağlayamazsa ne olacak?
Diğer bir deyimle, geri ödenemeyen krediler, de facto nedenlerle, yüzde 7 sınırını
geçip, örneğin yüzde 10’lara, yüzde 15’lere çıkınca Hazine “Benim yasal sınırım
belli, size önceden söylemiştim. Ödeme yapmam” diyebilecek mi? Önceki
deneyimlerim bunun çok zor olduğunu gösteriyor. Yükün büyüme olasılığı var.
Dolayısıyla KGF acilen
kefalet verdiği kredileri detaylı bir incelemeye tabi tutmalı ve kamuoyunu da
bilgilendirmelidir.
Not: Dün geçirdiğim
vertigo atağından hızla kurtulmamı sağlayan Başkent Üniversitesi Hastanesi KBB
ABD saygıdeğer başkanı Prof. Dr. Levent
ÖZLÜOĞLU’na, ailem ve kendim adına ne kadar teşekkür etsem azdır. İyi ki varsınız
hocam.
Bütün bu bahsi geçen denetimleri yapmadan, bol keseden, para dağıtmak acaba , halk oylamasindan evet çıkması için rüşvet vermek anlamına mı geliyor? Aydınlatıcı bilgiler için teşekkür ederim.
YanıtlaSilHocam carpan etkisi acisindan bakamaz miyiz?
YanıtlaSilGeçmiş olsun hocam. Sağlığınızı ve yazılarınızın devamını diliyoruz. Saygılar.
YanıtlaSil