30 Nisan 2015

Yeni finansal dünya düzeni krize gebe

Yazının başlığı, belki de “2008 Küresel Krizinden çıktık mı?” olmalıydı. Konu önemli.

Hocaların hocası, Prof. Dr. Yılmaz Akyüz son çalışmasında, II. Dünya Savaşı sonrası dönemde sermaye akımlarının, yükselen piyasalarda yarattığı etkileri dönemlere ayırmış.

Gelişmekte ülkelere akan dövizin arttığı birinci dönemin başlangıcı 1970’lerin sonu ile1982 öncesi yıllar. Sonucu Latin Amerika borç krizi. 1984 Brady Planıyla ABD banklarının batışının önlenmesi.

İkinci dönem 90’lı yılları kapsıyor. Yine zenginlerden, gelişmişte olan ülkelere döviz akıyor. Bunun sonucu ise, 1998 -2001 yılları arasında Doğu Asya, Brezilya, Rusya, Türkiye ve en sonunda Arjantin’de yaşanan derin krizler.

Son dönemde, 2008 sonrasında, trilyonlarca dolar dövizin, gelişmekte olan ülkelere akmasına şahitlik ediyoruz.

28 Nisan 2015

Her mikro soruna teşvik sistemiyle çözüm aramak

Televizyonlarda ve sosyal medyada siyasi parti temsilcilerini dinledikçe şaşırmıyorum desem yalan olur. Sorunlara ne kadar kolay çözümler bulabiliyorlar! Her soruya bir cevapları var. Ancak, kamu sistemi, bütçenin yapısı hakkında biraz bilginiz olunca kafanız karışıyor.

Her parti teşvik istemini daha akılcı kullanacağını ve katma değerli ürünlerden, bilgi teknolojisine geçene kadar tüm üretim sorunlarını teşvik sistemiyle çözüyorlar.

Aslına bakarsanız bu yeni bir şey değil. Hali hazırda da aynı yaklaşım geçerli.
Ekonomi Bakanlığı’nın web sitesine girin. Yatırım destekleriyle ilgili mevzuatı inceleyin. Göreceksiniz 2012 yılında yenilenen sitemde “öncelikli yatırım kararları” başlıklı bölümde, üç yılda defalarca değişiklik yapılmış. Dershanelerin kapatılmasına karar verilmiş, özel okul yatırımları teşvik edilmiş. Kreş açılmasının eğitime yararı görülmüş, kreşler teşvik kapsamına alınmış.

18 Nisan 2015

21. Yüzyıl analitik bilgi çağı olacak

Hocaların hocası Prof. Dr. Bilsay Kuruç, Mülkiye’deki bir açılış konuşmasında, başlangıcını yaşadığımız yüzyılın, ampirik bilgiden analitik bilgiye geçiş dönemi olacağını belitti.

Oturup aradaki farkı biraz düşündüm. İnternetten araştırınca karşıma aşağıdaki bilgiler çıktı.

“Deneycilik/ampirizm, bilginin duyumlar sayesinde ve deneyimle kazanılabileceğini öne süren görüştür. Deneyci görüşe göre insan zihninde doğuştan bir bilgi yoktur. İnsan zihni, bu nedenle boş bir levha gibidir.

Deneycilik akılcılığın karşıtıdır. Akılcılığa karşıt olarak deneycilik, duyum ve deneyimle temellenen bilgileri bilgi olarak kabul etmektedir yalnızca. İnsan bilgisinin tek kaynağı deneyim ya da duyumdur buna göre. Bilginin kaynağında aklı gören rasyonalizm geleneğine karşıt olarak deneycilik her tür bilginin sonradan deneyimle, duyumlarla elde edildiğini ileri süren bir felsefi temele sahiptir.”

Buna karşılık, “ Bir metot olarak Analitik felsefe günümüz felsefesinde yaygın bir metodik yaklaşım olarak benimsenmektedir. Analitik felsefenin varsayım ve kanıtlara ağırlık veren yaklaşımı, belirsizlikten kaçınması ve ayrıntılara verdiği dikkat gibi net yaklaşımları günümüz felsefesinde de benimsenmektedir.”

16 Nisan 2015

Yabancı yatırımcıların seçimlere bakışı

Her seçim döneminde olduğu gibi, uluslararası yatırım bankaları seçimler ve sonuçları hakkında, detaylı değerlendirme raporları yayımlıyorlar. Olabildiğince araştırma şirketlerinin verilerine dayalı tahliller yapmaya çaba gösteriyorlar. İstanbul ve Ankara’da konunun uzmanlarıyla yaptıkları görüşmelerden edindikleri izlenimleri, müşterilerine aktarmaya çalışıyorlar.

Önemli gördüğüm bazı konuları, kısaca size aktarmaya çalışacağım.

15 Nisan 2015

İthalatta “gizli veri” kalemi

Askerlikte bir deyim vardır. “Askeri boş bırakırsan hoş işlerle uğraşır” derler. Bürokraside engin deneyimi ve bilgisi olan ama aktif işi olmayan bir arkadaşım, aşağıdaki tabloyu ve diğer ithalat bilgilerini, TÜİK veri tabanından derleyip bana göndermiş. Ve sormuş, “İthalatta gizli veri ve gizli ülke nedir?”

“Senden başkasına soramaz mıydı?” demeyin. Değerli dostum, benim bu konularla ilgilendiğimi sanıyor. Evet, 1990’lı yılların başında Cenevre’de görev yaparken, Uruguay Raunt Ticaret Müzakereleri yapılıyordu. Ben de kıyısından köşesinden biraz dış ticaret işine bulaşmıştım.

Ama o kadar. Böyle “gizli veri, gizli ülke nedir?” anlamam.

Ben de TÜİK dış ticaret verilerini açtım baktım. Standart uluslararası ticaret sınıflandırmasına göre ithalat şöyle ayrılmış.

12 Nisan 2015

FED neden faiz yükseltmekte zorlanıyor?

Bizler,1929 Bunalımını kitaplardan ve filmlerden öğreniyoruz. İçinde yaşamadığımız için, yaşanan travmaları hayal ederek anlamaya çalışıyoruz. Ancak, biraz tarih okuyunca olayın ne kadar derin ekonomik, sosyal ve toplumsal sonuçları olduğu daha iyi anlaşılıyor. Örneğin, Buhranın, II. Dünya Savaşı’nın ana etkenlerinden biri olduğu birçok tarihçi tarafından kabul gören bir görüş.

Buna karşılık, 2008 Küresel Krizinin başlangıcını ve en derin dönemini yaşadık. Dünya finans sisteminin nasıl çöktüğünü gördük. Kurtarmak için yapılanları, ödenen bedelleri, kesin olmasa da, hesapladık. Dahası bunca eziyete, kayba, acıya, batışa rağmen henüz krizden çıkamadığımızı da biliyoruz.

Çıkamadık. Çünkü, büyük merkez bankalarının içine düştükleri durumu görüyoruz. Sabah akşam neden daha fazla para basmaları gerektiğini halka anlatmak için hikayeler yazmakla meşguller. Yok enflasyon, yok manşet değil çekirdek enflasyon, yok kur savaşları, yok yüksek kamu borcu. Eğer çok ciddiye alıp, anlamaya çalışırsanız kafayı yersiniz. Çünkü kimse, asıl sorunu tüm gerçekleriyle anlatmıyor.

7 Nisan 2015

Genel Sağlık Sigortası’nın yükü sürdürülemez

Son sözü baştan söyleyeyim. Sosyal devlet sağlık, eğitim ve emeklilik gibi konularda tasarrufçu bir yaklaşım içinde olmamalı. Bu hizmetlerin maliyeti neyse ödemek için gerekli önlemler alınmalı.

Hep söylediğim gibi, kamuda da olsa, hiçbir hizmet bedava değildir. Mutlaka bedeli vardır ve ödenmesi gerekir. Diğer bir deyimle, eğer tüm toplum kesimlerine devlet katkılı bir sağlık hizmeti verilmek isteniyorsa, bu harcamalar kamu açık vermeden yapılmalıdır. Hızlı ve kaliteli hizmet, çok para gerektirir ve maliyeti yüksektir.

Eğer harcamalardan kısmak istenmiyorsa ya kamu gelirleri ya da borçlanma artırılarak çözümler bulunabilir. Tercih kamu gelirlerini, vergileri yükseltmek olmalıdır.

Gelir testi sonuçlarına dikkat

3 Nisan 2015

Dış borçlara dikkat

Bilindiği gibi, bir ülkenin iç ve dış borcu arasında farklar vardır. İç borç, genellikle yerel para ile alınan borçtur. Eğer ekonomi çok sıkışırsa, para basarak finanse edilebilir, yüksek enflasyonla borç düşürülür ve devletin yükü azalır.

Buna karşılık dış borç veya genel olarak dövizle alınan borç için aynı şey yapılamaz. Borcu geri ödemek için mutlaka döviz bulmak gerekir. Diğer bir deyimle, ülkenin ihracat ve turizm gibi döviz gelirler giderlerden çok olacak ki borç geri ödeyebilmek için döviz bulanabilsin. Bu yetersiz olursa, borç ödemek için tekrar dışarıdan dövizle borçlanmak zorunlu olur.

Bizim gibi tasarrufları yetersiz olan ülkeler için dışarıdan alınan borçların daha ucuz olduğuna kanmamak gerek. Eğer alınan borçlar üretim ve diğer gelir getirici projelerin finansmanında kullanılmazsa, nereden bakarsanız bakın maliyeti yüksek bir finansman.

Ama biz kamu kesiminin dış borçları azalınca, ülkenin dövizle olan borçlarını unuttuk.

Gelin hatırlamaya çalışalım. Aşağıdaki tabloda 1989-2014 yılları arasındaki dış borç stok rakamlarını bulacaksınız.