28 Şubat 2014

Ses bantları seçmeni çok etkilemez

Siyaset yazmaya niyetli değilim.

Sadece geçmişte yaşanan iki olayı hatırlatarak, bugün yaşananlar hakkında siyasi bir sonuca varmaya çalışacağım. Doğal olarak itirazlar olacak, “Bununla onların ne ilgisi var?” gibi sorular aklınıza gelecek.

Ama ben hatırlatmamı yapayım, sonuca siz yine de yorum yapın.

2000 yılı nüfus sayımında fazla çıkan nüfus

23 Şubat 2014

Mega yatırımlara kaynak var mı?

Seçim ortamına girdiğimizden bu yana, projeler havada uçuşuyor. Öyle ki, Ankara Belediyesi inşaatı devam eden proje için bitmiş algısı yaratan bir reklam bile hazırlamış. Her zamanki gibi sözlerin, vadelerin bini bir para. Seçmenin kime oy vereceğine karar verirken daha çok yatırım yapanı tercih edeceğine inanılıyor.

Kısmen doğru. Özellikle şehrin varoşlarında yaşayan, refahtan yeteri kadar pay alamayanlar için böylesi sözler umut vaat ediyor. Kendisi doğrudan vergi mükellefi olmadığı için yatırımlar için yapılan harcamaları ve borçlanmaları sorgulamak aklına bile gelmiyor.

20 Şubat 2014

İşsizlik sorununu çözmek için nereye kadar kamuya yüklenilecek?

Yazılarımda, ders verirken, panel ve toplantılarda en çok önem verdiğim konu işsizliktir. Bana göre bir ekonomi istihdam yaratamıyorsa, sorun derindir.

İş aramayıp çalışmaya hazır olan 2 milyon kişiyi de eklerseniz bugün yaklaşık 5 milyon kişi işsiz. Büyük çoğunluğu genç. Kesin veriler olmamakla beraber, üniversite mezunları arasındaki işsizlik hızla artıyor.

Bana hayalci diyebilirsiniz. Başta gençler olmak üzere iş arayanların talepleri karşılanamıyorsa, siyasetçisinden ekonomistine herkes işi gücü bırakıp sadece bu konuları konuşmalı. Çözüm seçenekleri üzerinde tartışmalı.

18 Şubat 2014

Kuraklık büyüme ve enflasyonda beklentileri bozabilir.

Şubat ayında Ankara’da 17 derece sıcaklık gördük ama bu kış kar görmedik desem yalan değil. Kuraklık beklentisi her geçen gün artıyor. Uzmanlardan ciddi uyarılar gelmeye başladı.

Haklılar.

İnsan su ve gıda olmadan yaşayamaz. Tarih, bir anlamda, su ve gıda güvenliğini sağlamak için yapılan savaşların bütünüdür. Meraklı olanlar bilirler, suya ve tarım alanına hâkim olan uluslar ekonomik büyüme mücadelesine daima bir adım önde başlamışlardır.

Bu nedenledir ki, dünya nüfusunun çok büyük çoğunluğu kuzey yarım kürede yeşil kuşak olarak tanımlanan, bol yağmur alan, ekilebilir arazinin çok olduğu bölgelere yerleşmiştir.

Ekonomiyi nasıl etkiler?

16 Şubat 2014

Ödemeler dengesindeki yapısal değişim

Yeni bir tartışma konumuz oldu. Yüksek cari açık vermemize rağmen ekonominin büyümemesinin nedenleri araştırılıyor. Diğer bir deyimle, madem cari açık tasarruf açığına eşit ve bu açığı kapatmak için dışarıdan ithal edilen kaynakla yatırımlar ve tüketim harcamaları yapılıyorsa o zaman ekonomi neden daha fazla büyümüyor?

Aslında zamanlaması açısından çok doğru bir soru.

Ekonomik verilere biraz daha yakından bakarsak, kesin olmasa da bir cevap bulmak olası. Kesin diyemiyorum çünkü, aşağıda bahsedeceğim değişimi birkaç yıl daha izlemeden ve daha kapsamlı çalışmalar yapmadan sonuca yönelik hükme ulaşmak doğru olmaz. Ama değişimi izleyip, şimdiden önlem alınmazsa, sonra çok geç kalınır.

13 Şubat 2014

Kırılganlık göstergeleri

En son yeni FED Başkanı Yellen gelişen piyasalardaki kırılganlıklara dikkat çekti. Bir anlamda “Sorun bizi doğrudan ilgilendirmiyor” demeye getirdi. Aralarında Türkiye’nin de bulunduğu ülkeleri etkin ve kapsamlı yapısal reformları hayata geçirmeleri konusunda uyardı.

Nedir bu kırılganlık? Neden bu kadar önemli?

Aslında üzerinde anlaşılmış ortak bir tanımı yok. Siyasi ve ekonomik ayrımlar yapılarak bazı tanımlar geliştirilmiş.

11 Şubat 2014

Faizler yükselmezse yabancılar DİBS piyasasından çekilir

TÜİK enflasyon verisinde yaptığı hatayı telafi edebilmek için olsa gerek, iyi bir şey yaptı. Finansal yatırım araçlarının reel getiri oranlarını yayımlamaya başladı.

Önce reel getiri, en basit anlatımı enflasyondan arındırılmış getiri demek. Biliyorsunuz, enflasyon paranın alım değerini düşürür. Yılbaşında 100 liraya 10 adedini alabileceğiniz bir maldan, yılsonunda aynı parayı ödeyerek 9 adet alabildiniz düşünün. Paranız değer kaybediyor demektir. Bu durumda, eğer parayı tasarruf ediyor ve bankaya yatırıyor veya devlet iç borçlanma senedi (DİBS) alıyorsanız, zarar etmemeniz için, size ödenen faiz enflasyondan daha büyük olmalı. Aksi halde parayı biriktirmek yerine harcamayı tercih edebilirsiniz.

8 Şubat 2014

Türkiye’nin borcu azalmıyor

Yine bol rakamlı, tablolu bir yazı olacak.

Türkiye’nin 2002 ve 2013 yılları itibariyle borçluluğunu gösteren tablo aşağıdadır. Bazı kesimlerin yılsonu rakamları henüz yayımlanmadı. KİT’lerin ve belediyelerin tüm rakamları, özel sektörün sadece dış borçlarının sene sonu rakamları gelince büyüklükler mutlaka değişecek. Büyüyecek.

Ama tablo yine de bir mesaj veriyor. Üç bölümden oluşuyor. İlkinde nominal büyüklükler var. İkincisinde reel büyüklükleri karşılaştırabilmek için milli gelire oranlar verildi. Son bölümde toplam borcun kesimler arasında dağılımı var.

6 Şubat 2014

Kamu borç stokundaki artış hızlanmış

Baştan özür dilememde yarar var. Yazı biraz veri ağırlıklı olacak. Kamu borç stokundaki gelişmeleri rakam olmadan yorumlamak oldukça zor.

2013 sonu itibariyle kamu iç ve dış borç stoklarının toplamı, 586 milyar liraya ulaşmış. Bu toplamın 403 milyar lirası iç borç, kalanı dış borç. Dış borçların dolar karşılığı 85,6 milyar dolar.
Bir önceki yıla göre artış 54 milyar lira olmuş. Bu rakam, 2009 yılındaki değişimden sonraki son on yılın en hızlı yükselişine karşılık geliyor. 

2 Şubat 2014

Üretmek için değil tüketmek için ithal ediyoruz

Tüketim insanoğlunun bir içgüdüsel davranışıdır. Varoluşundan beri tüm mücadelesi gıda, su gibi yaşamak için gerekli olan temel ihtiyaç maddelerini garanti almak içindir.

Ancak ekonomi geliştikçe, özellikle iletişim araçlarının gelişmesi ve küreselleşmenin geldiği aşama, tüketimi neredeyse tüm dünyada ortaklaştırdı. Paris ve New York’ta tüketilen bir mal kısa bir süre sonra İstanbul’da veya Moskova’da da aranır olmaya başladı.

 Yanı sıra gelinen evrede yeni ürün keşfinden çok, aynı ürün yılda bir model değiştirip insanlara yeni bir ürünmüş gibi satılır oldu. Halbuki yeni denen ürünle eskisi arasındaki fark önemsenmeyecek kadar küçük ve tüketicinin günlük temel ihtiyaçlarına doğrudan hitap etmiyor.