26 Aralık 2018

IMF Türkiye’de ekonomik politika belirsizliği endeksi yayınlamış

IMF aralık ayının başında bir çalışma  yayınladı. “Türkiye’de Ekonomik Politika Belirsizliği” başlığını taşıyan metin, özelikle istihdam yaratan sabit yatırım yapacaklar için önemli yorumlar içeriyor. 
IMF’ye göre ekonomi politikalarında yaşanan belirsizlikler, ekonomik kararların alınmasında kilit rol oynuyor. Artan belirsizlikler, mikro düzeyde, ekonomik ajanların tüketim ve yatırım kararlarını ertelemelerine yol açıyor. Bu tür bir gelişmenin sonucunda, talep azalıyor ve işsizlik artıyor.
Ekonomik belirsizlikler çeşitli yöntemlerle ölçülüyor. Geleneksel ölçümlerde; GSYH, enflasyon ve döviz kurları gibi makro değişkenlerde görülen sapmalara dayalı hesaplamalar yapılıyor. 
Bazı endeksler makro değişkenler yerine hisse senetlerinin getirisi ve satışlardaki büyüme gibi piyasa verilerine dayalı modellerkullanıyorlar. Veya CDS (kredi temerrüt takasları) ve diğer finansal risk enstrümanlarını ele alarak hesaplar yapıyorlar.

20 Aralık 2018

Yılın ilk on ayında borç ödeme verileri


Biraz ilgisi olanlar ekonominin gidişatını, yakın gelecekte neler olabileceğini merak ediyorlar.

Cevap vermeye çalışanların bazıları, “Biz alışkınız, gerekli önlemler alınır, bir şey olmaz” diyor. Benim de içinde bulunduğum grup ise; “Bu defa farklı. Sorun borç geri ödeme sorunu. Ona göre önlemler acilen alınmalı” yaklaşımında.

Benim gibi düşünenler, dışarıda havanın değiştiğini, dünyada kara bulutların toplanmaya başladığından yola çıkıyor. Artık dışarıdan kolayca yeni borç bulunamayacağını biliyor.

Peki, bu durumda Türkiye’de durum nedir?

İşsizlik, enflasyon, düşen üretim vb. artık herkesin bildiği sorunlar. Dolayısıyla bu yazı için bir kenara koyayım. Aylık borç geri ödeme verilerine bakarak, ekonomideki resmin önemli bir yanını dikkatinize sunayım. Karar vermenize yardımcı olayım.

18 Aralık 2018

Bu sefer farklı


Yazılarımı yakından izleyenler, yaşadığımız kriz ile 2001 Krizinin farklı olduğunu anlatmaya özen gösterdiğimi bilirler.

Bu gayreti göstermekteki amacım, farklı sorunlara farklı çözümler bulunması gereği. Farklılığı anlamak can alıcı öneme sahip. Çünkü bugün yaşananlar tam olarak anlaşılmazsa, çözüm adına yapılanların bir kısmı, krizi biraz daha derinleştiriyor.

Konuyu tekrar ele almamın nedeni, geçen Cumartesi günü 21. Yüzyıl İçin Planlama Grubu’nun Güz 2018 Konferanslarında Prof. Dr. Ahmet Haşim Köse ve Doç. Dr. Serdal Bahçe’nin yaptığı sunum.

Ahmet Hâşim Köse’nin genel denge verilerinden yola çıkılarak hazırladığı yansı çok aydınlatıcıydı. Konunun bazı teknik ayrıntılarını ve geçmişe yönelik verileri, tanıdığım en yetkin genel denge uzmanlarından biri olan Zafer Yükseler ’in yardımıyla buldum.

Aşağıdaki grafiği hazırladım.


14 Aralık 2018

Önce sorunun tanımında anlaşalım

Yaşlı lordun genç karısının, lordun yeğeniyle ilişkisi varmış. Her fırsatta beraber olmaya çalışıyorlarmış. Bir gün şatonun bahçesinde beş çaylarını yudumladıkları sırada, genç adam masanın yakınındaki ağaca çıkmış. Bağırmaya başlamış, “Hey ayıp oluyor benim yanımda öpüşmeyin”. Yaşlı Lord şaşırmış, “Yok öyle bir şey saçmalama” demiş. Bunun üzerine genç çapkın “Ama buradan öyle gözükmüyor. Gel istersen bak” diye cevap vermiş. Kızgın Lord zorlanarak çıkmış ağaca. Aşağıya inen genç hemen sevgilisine sarılmış. Yukarıdaki yaşlı Lord “Doğru buradan bakınca insanlar öpüşüyormuş gibi görünüyor” demiş.
Kıssadan hisse: Olaya nereden ve ne niyetle baktığınız önemli. 
Ekonomide yaşananlar hakkında yapılan yorumlar ve alınan önlemler bu fıkrayı hatırlattı.
Uzatmayayım. Sorun 2001 Krizinde olduğu gibi finansal değil. Yani kurla, faizle kesin çözüm bulunamaz. Sadece ekonomik ortam biraz rahatlar, kalıcı tedavi için zaman kazanmış olunur.
Bugüne kadar çoğunlukla döviz borçlanarak ithal eden, inşaata yatırım yapan, tüketen ekonomi artık borç ödeme dönemine girdi. Yani el atıyla çalım satamayacağız.El oğlu atını geri istiyor.
İstiyor, çünkü bol döviz dönemi sona erdi.ABD Merkez Bankası FED’den sonra, Avrupa Merkez Bankası ECB de 2019 yılında parasal genişlemeye son vereceğini açıkladı. 

10 Aralık 2018

Kamu desteğiyle büyüme: Nereye kadar?


Ağustos ayından bu yana yaşanan gelişmeler nedeniyle, büyüme rakamlarını merakla bekleniyordu.

Ekonomi, bu yılın III. Çeyreğinde %1,6 büyüdü. Bu konuda tahmin yapanların çoğunluğu buna yakın veya daha küçük bir oran bekliyordu. Eğer takvim ve mevsim etkilerinden arındırılmış rakamlara bakarsak ekonomi bu dönemde %1,1 oranında küçülmüş. Bu rakam gelecek için önemli bir öncü gösterge.

Bu bağlamda bazı rakamları paylaşmanın yararı var.

Üretim tarafından bakınca, tarım %1, sanayi %0,3 ve hizmetler %4,5 katma değer üretirken, inşaat %5,3 küçülmüş.

Harcamalar tarafında durum çok farklı değil. Hanehalkı harcamalarının toplam katma değeri %1,1. Geliri artmayan, ucuz kredi/borç bulamayan haneler harcamayı kısmışlar.

5 Aralık 2018

Hazine borçlanma ilkeleri ve ihaleleri üzerine birkaç söz


Kamu borçlanması bilgi ve deneyim isteyen bir iştir.

Dünyada ve Türkiye’de çok uzun geçmişi olan bu işlemlerin, ekonomik ve siyasi sonuçlarını çok iyi anlamak, borçlanmada sürdürülebilir bir yaklaşımı hayata geçirmek için mutlak bir gerekliliktir.

Konuya bu açıdan bakınca, kamu borçlanmasının üç temel ilkesi vardır: Likidite, şeffaflık ve basitlik.

Kısaca değinmek istersek, likidite; uzun vadeli kamu borçlanma senetlerinin, vade sonunu beklemeden elden çıkarılmak istenmesi durumunda çok zarar etmeden işlem görebilmesi demektir.

Basitlik ilkesi; borçlanma prosedürünün, borçlanma enstrümanlarının, ikincil piyasa işlemlerinin (Hazine ihaleleri 1. Piyasa, BİST Tahvil piyasası işlemleri 2. Piyasa olarak adlandırılır), itfa (geri ödeme) işlemlerinin kolayca gerçekleştirilebilir, anlaşabilir olmasıdır.

Benim, geçmişteki deneyimlerime dayanarak, en çok önem verdiğim ilke şeffaflık ilkesidir. Bu ilke; borçlanma faizlerindeki risk primini azaltmak üzere, taraflar arasındaki enformasyon asimetrisini ortadan kaldırmak amacıyla Hazine’nin politikalarının tahmin edilebilirliğini sağlamaya yönelik uygulamaları içerir.

Hazine, özellikle 2001 yılından sonraki dönemde, üç aylık borçlanma programlarını kamuya açıklayarak belirsizlikleri ve böylelikle risk primini en aza indirmeyi hedefledi.

Yanı sıra, piyasalarda en çok Hazine kâğıdı salıp/satan bankalardan oluşan bir “piyasa yapıcılığı sistemi” oluşturularak şeffaflığı arttırmak ve karşılıklı diyalogu sağlamak için önemli bir adım atılmıştı.

Bunları Hazine’nin son iki ayda, özellikle şeffaflık ilkesine çok uymayan davranışları üzerine yazıyorum.