4 Kasım 2016

Vergi alma borç al

Hazine 2017 yılı borçlanma (finansman) programını açıkladı. Geçmiş yıllardan gelen eğilim devam ediyor.

Birkaç rakam vereyim. Bu yıl borç stokunu 30 milyar lira civarında büyütecek olan Hazine gelecek yıl 37 milyar lira kadar yeni borç alacak. Yani toplam borç stoku bu tutarlarda artacak. Kur ve faiz tahminleri tutarsa, Hazine’nin toplam borç stoku (borcun anapara toplamı) 750 milyar lira civarında olacak.

Devletin, 2017 yılında, içeriden dövizle borçlanmayacağını anlıyoruz. Yanı sıra Hazine, Merkez Bankasında güçlü rezerv biriktirmeye ve piyasadan gelecek beklenmedik dalgaları göğüslemeyi amaçlıyor.

Dış borçlanma için konulan 6,7 milyar dolarlık hedef, yurt dışında şartlar ne olursa olsun ulaşılması kolay bir hedef. FED faiz artırsa bile bu miktarın 6 milyar dolarlık kısmını oluşturan tahvil borçlanmasını gerçekleştirmek zor olmayacaktır.

Zor olmamasının en baştaki nedeni devletin gelecek yıl yapacağı dış borç geri ödemeleri. Hazine Müsteşarlığı’nın en son yayınladığı verilere göre, kamu 2017 yılının Ocak-Temmuz ayları arasında, 15,5 milyar dolar dış borç geri ödemesi yapacak. Bu tutarın; 11,3 milyar doları Hazine’ye; 3,6 milyar doları kamu bankalarına, kalanı KİT’lere ve yerel yönetimlere ait. (Toplama Temmuz – Aralık arası yapılacak ödemelerin dâhil olmadığını dikkatinize sunarım).

Özetlemek gerekirse, şartlar çok değişmedikçe kamunun iç ve dış borçlanmasında önemli bir sorun çıkmayacağını söyleyebiliriz.

Bununla beraber, sadece sizlerin ve ilgililerin geleceği. düşünmesine yardımcı olmak amacıyla bir soru sorayım: Bu kadar yeni borç alınmasa, onun yerine vergi toplansa daha iyi olmaz mı?

Bildiğiniz gibi, borçlanma gereği gelirlerin harcamalara yetmemesinden kaynaklanıyor. Devlet, siyasi bir tercih olarak, ayağını yorganına göre uzatmıyor. Gelirinden daha fazla harcama yapıyor. Burada durup düşünelim. Örneğin indirim, istisna ve muafiyet uygulayarak alınmayan vergilerin(2017 yılı için 102 milyar lira olarak tahmin ediliyor) bir kısmı alınsa. Ya da devlet toplayabileceği vergileri zamanında toplasa (Eylül 2016 sonu itibariyle toplanamayan KDV 42 milyar lira). Veya gelir ve servetten daha fazla vergi alsa ve böylelikle gelirler harcamalara denk gelse, bütçe açık vermese nasıl olur?

Borcun neme nem bir şey olduğunu anlatmama gerek yok sanırım. Hazine sadece geliri yetmediği için değil, borç geri ödemeleri çoğalınca da, eski borcu ödemek için yeni borç almak durumunda kalabiliyor.

Yanlış anlaşılmasın. Yukarıda söylediklerim sadece Türkiye’ye özgün bir durum değil.

Borçlanmanın son dönemdeki gelişiminde 1970’li yıllar dönüm noktası sayılır. O yıllara kadar, piyasalardan alınan borçların toplamı bu kadar yüksek değildi. Anglosakson piyasalarda denetim ve gözetim kurallarının gevşetilmesinin ardından 80’lerde, devletlerin de dış borçlanmasını piyasadan yapmaları teşvik edildi. 90’lara gelince büyük merkez bankaları faizleri düşürmeye, ekonominin finansallaşmasının artmasına yardımcı oldular. Borçluluk toplumun her kesimine yayıldı. 2000’lere gelindiğinde dünyada, sadece devletler ve şirketler değil hane halklarının da  borçluluğu aldı başını gitti. Sonunda bu günlere geldik.

Kamu açısından bakınca, bunlar hep “vergi alma borç al” yaklaşımının öne çıkmasının sonucudur. Siyasetçiler bu yaklaşımı çok benimsediler. Kayıt dışılıkla mücadeleyi istemeyen, nereden buldun yasasını desteklemeyen her partiden karar alıcılar, aynı direnci borç alınmasına karşı göstermediler. Hatta içeride yeteri kadar tasarrufu olmayan ülkeler dışarıdan tasarruf ithal ederek borçlanmalarını sürdürdüler. Dışa bağımlılıklarını artırdılar.

Sonucunu hep beraber yaşıyoruz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder