18 Şubat 2014

Kuraklık büyüme ve enflasyonda beklentileri bozabilir.

Şubat ayında Ankara’da 17 derece sıcaklık gördük ama bu kış kar görmedik desem yalan değil. Kuraklık beklentisi her geçen gün artıyor. Uzmanlardan ciddi uyarılar gelmeye başladı.

Haklılar.

İnsan su ve gıda olmadan yaşayamaz. Tarih, bir anlamda, su ve gıda güvenliğini sağlamak için yapılan savaşların bütünüdür. Meraklı olanlar bilirler, suya ve tarım alanına hâkim olan uluslar ekonomik büyüme mücadelesine daima bir adım önde başlamışlardır.

Bu nedenledir ki, dünya nüfusunun çok büyük çoğunluğu kuzey yarım kürede yeşil kuşak olarak tanımlanan, bol yağmur alan, ekilebilir arazinin çok olduğu bölgelere yerleşmiştir.

Ekonomiyi nasıl etkiler?


Devletin verilerine göre, Türkiye’de toplam işlenen tarım alanı 39,1 milyon hektar ve bunun 16,5 milyon hektarı ekili alan.

Milli gelirin yaklaşık yüzde 9 -10 ‘unu oluşturan tarımsal üretimde çalışanlar toplam istihdamın yüzde 22,5’inden fazla. Diğer bir deyimle üretimde çok büyük payı olmasa da istihdam açısından önemli bir alan. Neredeyse her 4 çalışanın birisi tarımdan ekmeğini kazanıyor.

Bu nedenle, eğer iki ay içinde normalden fazla yağmur yağmazsa bu yıl Türkiye’nin işi daha da zorlaşabilir.

Tarımla uğraşanların ilk tahminlerine göre; Çukurova, Konya ve İç Anadolu’da yaklaşık 3 milyon hektar arazide kuraklık tehlikesi çoğalmış. Toplam ekilebilir alanın çok büyük bir bölümü. Tarımsal üretimi olumsuz etkilenecek. Hatta Çorum’da çiftçilerin kuraklığa kısmen çözüm olabileceği düşüncesiyle, kışlıktan umutlarını kestikleri için, yazlık buğday tohumu ektiklerini duydum.

Biliyorsunuz, yılbaşındaki kur ve faiz hareketlerinden sonra büyüme tahminleri aşağı çekilmeye başlandı. Ekonomistler yüzde 2 civarında büyüme bekliyorlar. Hatta bazıları, eğer, kur ve faizden geriye dönüş olmazsa yüzde 1’leri bile görebileceğimizi öngörüyor.

Buna bir de kuraklık ve tarımsal üretimde azalma eklenirse ekonomik büyümenin sıfıra doğru düşmesi yadırganmamalı.

Böylesi bir gelişme, işsizlik rakamlarını da olumsuz etkileyecektir. Zaten gelir ve kredi borcu sorunu yaşayan çiftçiler, bir de işsizlik artınca tüketim oldukça yavaşlayacaktır.

Yanı sıra, aktivitedeki yavaşlama nedeniyle başta dar gelirli kişiler ve KOBİ’ler olmak üzere kredi borçlularının borç geri ödemeleri sıkıntıyla karşılaşabilir. Sağlamlığıyla övündüğümüz finansal sektörde veriler bozulabilir.

Sadece bunlar değil, düşen tarım üretimi gıda fiyatlarında da beklenmedik artışları gündeme getirecektir. Gıda fiyatlarındaki artışa bir de elektrik ve doğal gazda bekletilen zamlar eklenecek. Bu durumda enflasyonda yılsonunda yüzde 8’ler bile hayal olabilir.

Artan fiyatlar, dar gelirlilerin gıda tüketimini azaltacak. Büyümenin düşmesine, işsizliğin artmasına bunu da ekleyince insanlar biraz daha fakirleşecek.

Unutmayın uzun bir seçim dönemindeyiz. Böylesi ekonomik ortama siyasetçi fazla dayanamaz. Harcamaları, özellikle sosyal yardımları çoğaltır. O zaman bütçe açığı zorlanmaya başlayacaktır.


Adımız zaten “kırılgan beşliye” çıkmış. Gelin “Biraz bütçe açığı verecek yerimiz var” demeyelim. Cari açığın yanına bütçe açığını da koymayalım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder