14 Ocak 2018

Uygulama yanlışları tarımda dışa bağımlılığı artırmış

Yazlarımı düzenli okuyanlar, sanayide dışa bağımlılıktan sıklıkla bahsettiğimi hatırlarlar. Bunun dış ticarete, cari açığa, onun finansmanına, ülkeni dış borçluluğuna ve de enflasyona etkilerinden devamlı bahsederim. Diğerleri gibi, enflasyonla mücadele konusunda ithalata ve dolayısıyla kur hareketlerine bağımlılığın yarattığı sorunlar üzerinde durmaya çalışırım.  
Ancak sanayide gösterdiğim duyarlılığı, nedense tarımda göstermediğimi fark ettim. Gözümü açan, TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası’nın, Tarım eğitiminin 172. Yıldönümü için düzenlediği toplantısı oldu. Toplantıda yaptığım “çerçeve sunum” için hazırlık yaparken, tarım dış ticareti verilerinin ayrıntılarını pek bilmediğimi anladım.
Evet, medyadan saman, et, baklagiller ithalatı gibi haberleri okuyor ve hepimiz gibi üzülüyordum. Ama, itiraf edeyim TÜİK verilerine bakana kadar, bunları geçici olarak değerlendiriyordum.
Ne yazık ki değilmiş.
TÜİK dış ticaret verilerini “Standart uluslararası ticaret sınıflandırmasına (STIC)” göre düzenlenmiş haliyle baktım. 1996- 2017 Kasım arası dönemi kapsayan iki tabloyu aşağıda bilginize sunuyorum.
Öncelikle “Tarım ürünleri dış ticareti” rakamlarına bakalım. Aslında veriler kendini açıklıyor. Evet genel olarak ihracat, ithalattan fazla. Ancak, bizim gibi “tarımda kendi kendine yeterli” olduğunu iddia eden bir ülkede bu kadar ithalat neyin nesi? Hatta geçen yılın Ocak-Kasım dönemi dahil, bazı yıllarda açık bile vermişiz.
 Tablo 1: Tarım ürünleri dış ticareti
Kaynak: TÜİK ve kendi hesaplarım

Tablo 2’yi incelediğinizde biraz daha aşırabilirsiniz. Tarımsal hammadde ithalatında devamlı açık veriyoruz. Nedir tarımsal hammaddeler? STIC sınıflandırmasına göre: İşlenmemiş kösele, deri ve kürk; ham kauçuk, mantar, odun, kereste; kâğıt hamuru ve kullanılmış kâğıt, dokuma elyafı ve bunların artıkları; başka yerde belirtilmeyen işlenmemiş hayvani, bitkisel ürünler. Kauçuk gibi ülkemizde yetişmeyen ürünlerin ithali normaldir.
Tablo 2: Tarımsal hammadde dış ticareti
Kaynak: TÜİK ve kendi hesaplarım

Ama diğerleri için üzerinde düşünülmesi gerekmez mi? Bu soruyu sormamın nedenini açıklayayım.
Tarım dünyanın her yerinde, en gelişmiş kapitalist ekonomilerde bile, devlet tarafından planlanır ve desteklenir. Planlanmayan düzenlemesi ve denetlemesi yapılmayan tarım sektörü yoktur.   
Bunun ana nedeni gıda güvenliğini sağlamaktır. Devletler bunu için piyasalara doğrudan ve/veya dolaylı olarak müdahale ederler. İkinci nedeni de AB, ABD, Japonya dahil zenginler, tarım sektöründe hem içeride yani üretimde ve satışta hem de ihracatta yoğun sübvansiyon/destek uygularlar. Bunların etkinliğinin ve verimliliğinin denetimi için de devlet piyasaların üzerinde uçan bir kartal gibidir.
Bizde de tarımsal destekleme yıllardır uygulanır. Hatta 2006 yılında çıkarılan Tarım Kanunu ile “milli gelirin yüzde 1”i kadar bir kaynağın bütçeye konulması ve tarımın desteklenmesi bir zorunluluktur. Ama görünen o ki, bizim destekler hem miktar olarak yetersiz hem de yanlış uygulanıyor. Amaca hizmet etmiyor. Tarımın dışa bağımlılığını azaltmıyor. Aksine ithalat her geçen yıl artıyor.
Alanda uygulanması gereken destekleme seçeneklerini uzmanları bilirler. Ben bir konuya açıklık getirebilirim. Popülist uygulamalar nedeniyle bu topraklarda, tarımsal destek ile sosyal yardım karıştırılmaktadır. Çoğunluğu küçük tarımsal işletme sahibi, dar ve sabit gelirli olan çiftçiye verilen para, üretim amaçlı verilememekte, bir şekilde harcanabilir gelirini artırmak için sosyal yardım yapılmaktadır.

Bunun doğal sonucu üretim düşmekte, ithalat artmakta, gıda pahalılaşmaktadır. Merkez Bankası da enflasyonu düşüreceğim diye yırtınmaktadır.

2 yorum:

  1. Uygulanan tarım ,sosyal yardım,eğitim politikaları sonucunda artık kırsal kesimde iş gücü kalmamış olup yöredeki bakiye nufus devlet tarafından o veya şu ad altında cüzi bir mali destekle hayatını sürdürmekte , bu durumu tevekkül ile karşılamakta ve iş gücüne katılımı istememektedir.4+4+4 Eğitim yüzünden çocuklar aile işletmelerindeki iş gücü pozisyonundan çıkmış kentlerde tüketici olmuş ailece yapılan zirai,hayvansal üretim ya terk edilmiş yada verimsizliğe mahkum olacak şekilde küçülmüştür.Bu politikalarla zaten başka bir şey olamazdı.Durum budur ve felaket ötesidir.

    YanıtlaSil
  2. 1980-1981 yıllarında devletin ziraat bankası ve Dünya bankasıyla yaptığı anlaşmaları inceleyin ıstersenız. Benim dinlediğim kadarıyla Çorum-Çankırı kalkınma projesi ve 4 ayrı kalkınma projeler ilr dünya bank. sı çiftçiye 10 yıl ödemesiz borç verdi. Çiftçi kara geçtikten sonra ödemelerini yapacaktı. Ama bu banka İsraillilerin elindeydi. Bunun 30 yıl sonrası hiç düşünülmedi.
    Sonuçta sadece İsrailden alınan kısır tohumluklar, heryıl alınmaya başladı. Hayvan yemleri gübre aynı şekilde.
    Sonuç: Verimi düşen topraklar, hayvanlar vs. Vs.
    Yani DB sı bunlarıhayrına vermedi. Bu da bir Amerika projesiydi. O günlerde bu günkü hükümette yoktu. Özetle bizde hükümetler sadece günü kurtarmaya bakar.
    Ne yazıkki bu duruma şimdi el konulabilir ve yerli tohumlar iyileştirilerek kullanılırsa eğer, 20 yıl sonra belki torunlarımız rahat ederler.

    YanıtlaSil