29 Ağustos 2016

Ankara’yı sel aldı BM uyardı

Ankaralılar için TBMM önündeki Akay alt geçidi, inşaatının başlangıcından beri sorundur. Uzmanlar bu projenin, hem ulaşım hem de diğer açılardan yanlış olduğunu ısrarla söyleye geldiler. Ama kimse dinlemedi.
Sonrası malum. Her yağmurda orası ve diğer bazı alt geçitler suyla dolar. Otomobillerini kayık gibi kullanılmaya çalışanlar yolda kalırlar. Ardından trafik tıkanır. Ve bu tekrarlanır durur.
Ama eskiden yaşananlardan bir fark var. Önceleri sadece bazı gazete ve televizyonlarda yer bulan batık araba görüntüleri, artık akıllı telefonu olanlar amatör kameraman ve muhabirler ile sosyal medya sayesinde gizlenemiyor.
Bana sorarsanız bu görüntüler bize yakışıyor (!). Sorumluları başkaları seçmedi ki. Seçerken, uzmanlık yerine belediyecilikle ile alakası olmayan özelliklere önem verirsek olacağı budur.
Tek avunduğumuz şey sorun sadece başkentte yaşanmıyor. Diğer kentlerde de benzeri olaylar var. Daha bu sabah haberlerde, K. Maraş - Elbistan’da 10 bin kişinin şehir suyundan zehirlendiğinden söz ediliyordu.
Basın bu haberleri gündeme getirdikçe yetkililer hemen dünyayı örnek göstermek için, daha önceden hazırlattıkları haber ve görüntüleri servis etmeyi alışkanlık edindiler.
Ben de bu bağlamda dünyadaki duruma bir bakayım dedim.
Adı çok duyulmamıştır. Merkezi Tokyo’da bulunan bir Birleşmiş Milletler Üniversitesi var. Onun Çevre ve İnsan Güvenliği Enstitüsü her yıl Dünya Risk Raporu (DRP) (World Risk Report) ve Dünya Risk Endeksi yayımlıyor. Çalışma 170 ülkedeki doğal afetlere ilişkin olasılıkları ve kırılganlıkları araştırıyor, riskleri değerlendiriyor. Konusunda en yetkin çalışmalardan biri.
Rapor ‘un bu yılki sayısı bazı konulara özel önem vermiş.
Doğal felaket ve felaket riskleri dünya genelinde artmış. Son yıllarda ölümcül depremler, tsunamiler, sel felaketleri, fırtınalar ve kuraklıkların sayısında çoğalma görülüyor.
İkincisi doğal felaketler, var olan sosyal, ekonomik, çevresel ve yönetişim sorunlarını daha da derinleştiriyor. Sorunlu altyapı kalitesi, yoksulluk ve gelir eşitsizliği, sağlık hizmetlerine ulaşım, eğitimi seviyesi gibi yapısal dertler doğal afetler sırasında ve sonrasında etken oluyorlar. Özellikle az gelişmiş ülkelerde, sorunların derinleşmesine ve çözümlerinin zorlaşmasına neden oluyorlar.
DRP’na göre alt yapı, doğal felaketlerin etkilerini belirleyen temel risk faktörü. Ülkeler ve ekonomiler, felaketlerden başta ulaştırma olmak üzere telekomünikasyon, enerji santralleri ve ilgili kamu kurumlarının yeterliliklerine göre etkileniyorlar. Gelişmiş ekonomiler her felaket için ürettikleri senaryolara göre hazırlık yapıyor, tüm kamu altyapı sistemlerini ona göre inşa ediyorlar.
Diğer bir deyimle, az gelişmişlerde olduğu gibi akıllarına geldiği gibi ve/veya işi alan müteahhidin önerilerine göre proje üretmiyorlar. Deprem için gerekli olan toplanma yerlerini önce yeşil alan daha sonra AVM ve/veya rezidans inşaatına açmıyorlar. Dahası bu gerçekleri inkar edip, felaket yaşanınca ya cambaza bak misali, suçu birilerinin üzerine yıkmaya ya da sadece bizde yok demeye çabalamıyorlar. Başları sıkışınca şehrin her tarafı AB/D şehirlerine benziyormuş muamelelisi yapmıyorlar.
Bahsi geçen Rapora göre diğer bir sorun da, altyapının fiziksel yeterliliği olmasına rağmen yönetim ve idame sorunlarının çok yaygın olması. Özellikle az gelişmiş ülkelerde daha sık rastlanan bu sorunun ana kaynağı bizim son günlerde tartıştığımız “liyakat” problemi. İnşaatı yabancı/yerli şirketlere yaptırmakla iş bitmiyor. Bir de ona bakacak yetişmiş mühendis, teknik eleman ve uzman yöneticiyi kamuda istihdam etmek lazım. Bizim partiden, benim adamım olsun yaklaşımı olmamalı. O da yetmez. Üstüne merkezi ve yerel bütçelerde, bakım onarım için yeterli para kaynağını ayırmak  gerekiyor.
Kısacası Birleşmiş Milletler uzmanları, diğerleri gibi, bizdeki yetkilileri de uyarıyor. Ancak uyarıları anlamak için ilk önce niyet sonra da yetenek lazım.

1 yorum:

  1. Gene başladık,Polise türban,falanca padişahın adını GATA'ya vermeye vs,maalesef bu iş olmıyacak gibi..Yazık ülkemize ve çocuklarımıza.

    YanıtlaSil