17 Haziran 2016

Başkan Mao duymasın çıplak fotoğraflar Çin'de kredi teminatı olarak kullanılıyor

Dünkü Financial Times’ta bir haber vardı. Çin’de tefeciler, borç verdikleri öğrenci kızlardan, kimlikleriyle çekilmiş çıplak fotoğraflarını teminat olarak alıyorlarmış.

Habere göre, finansal sistemin demokratikleşmesinden (!?) sonra gölge bankacılık sistemi çok yaygınlaşmış. Hatta bu alandaki borç talebi o kadar artmış ki faizler yüzde 30’ları görmüş.

Güney Çin’deki Guangdong şehrinde, kız öğrenciler kendilerinden kimlikli çıplak fotoğraf isteyenleri şikâyet etmişler. Şikâyet nedeni, internet üzerinden işlem yapan tefecilerin, borçların ödememesi durumunda, çıplak fotoğrafları ailelere gösterecekleri ve/veya internette yayılacakları yönünde şantaj yapmaya başlamaları.
İşlemler yasal olmadığı için, doğal olarak polis yapabileceği bir şey olmadığını söylüyormuş.

Bu olayın magazin ve polisiye yanı.

Bir de ekonomik, siyasi yanı var.

Peki, bir zamanların fakirliği, sömürüyü yok edeceğini iddia eden komünist Çin’i nasıl bu hale geldi?

Soruya cevap vermek çok kolay değil. Zaten bu köşenin amacı bu tür tahlilleri yapmak değil. Ancak diğer bir bakış açısıyla da, belki de öyle derin ekonomik tahlillere gerek de yok.

Çok bildiğimiz bir hikâye. Değişim 1990 yılların öncesinde başladı. Sovyetlerin çöküşünden sonra hızlandı. İhracata dayalı büyüme modeli ile yabancı, özellikle ABD sermayesi davet edildi. Çin üretti, AB/D ithal etti, tüketti.

 2008 Küresel Krizinden sonra sanayileşmiş batı eskisi kadar tüketemez oldu, dengeler değişti. İşler tersine döndü. İhracat yerine iç tüketime dayalı modele dönüş denenmeye başlandı. Bunun için yapılması gereken ilk şey iç talep yaratmaktı. Ama çalışanların ücretleri düşük ve dolayısıyla harcanacak para olmayınca kimse mal ve hizmet satın alamıyordu.

O zaman hikâyenin “borç alın harcayın” kısmına geçildi. Önce bankalardan borç alındı. Geri ödenebildiği sürece sorun olmadı.

Ama dünyada ve Çin’de büyüme tökezlemeye başladı. Her büyüyemeyen ekonomide olduğu gibi işsiz, göçmen işçi, öğrenciyseniz veya bankalar sizi kara listeye almışsa, kısacası güvenilir bir kredi müşterisi değilseniz işiniz zor. O zaman, tüketebilmek veya alışkınlıklarınızı sürdürebilmek için yapabileceğiniz çok şey kalmamıştır. Yaşayabilmek için, internette faaliyet gösteren modern tefecilerin eline düşmeniz kaçınılmaz olacaktır.

Blogun girişine “Borç alan emir alır” özdeyişini koyarken, acaba daha iyi bir şey bulamaz mıyım diye çok düşünmüştüm. 

Sonunda artık sadece emir alınmadığını anladım.

Borç alan ülke, şirket veya kişi, aldığı parayı gelir artırıcı bir şekilde kullanmıyorsa geri ödeme zamanı gelince dertler artıyor. Riskler büyüyor. Yeni borç alınacağı zaman, yeni kredi eskisine oranla daha pahalılaşıyor. Borçlular içinden çıkılması zor bir sarmala giriliyor. Yukarıdaki örnekte olduğu gibi bir yerden sonra insanların çıplak fotoğraflarını vererek borç alabiliyorlar.

Bu örnek aşırı borçlu ülkeler için, Osmanlı örneğinde olduğu gibi, memleket toprağını kaybetmeye kadar gidebiliyor.

Kısacası borç yiğidin kamçısı değildir. Hiçbir zaman da olmamıştır. Dikkat edilmezse adamı soyar soğana çevirir. Unutmayın artık alacaklılar emir vermekle kalmıyor, insanların üzerindeki iç çamaşırları bile alıyorlar.

1 yorum:

  1. Sevgili Hakan meseleleri çok yalın bir biçimde anlatıyorsun. Tebrik ederim. Borç için çok kısa bir tamamlayıcı cümle de ben ilave edeyim iznin olursa. Borç bizde genellikle kredi ile ilişkilendirilerek pür iktisadi anlamda ele alınıyor ve sol iktisatçılar dahi borcu, ekonomik kriz-finansal kriz bağlantısı içinde analiz ediyorlar. Bunalara itirazım yok. Ama borcun bir de başka bir işlevi var: Toplumun, özellikle de emekçilerin ekonomik ve politik yönden denetlenmesinin, belli bir yön içinde tutulmasının da bir aracı olarak işlev görüyor borç. Uluslararası düzeyde emperyalist sistemin AGÜ'leri kontrolü, içerde ise devlein/hükümetin ve sermayenin halkı kontrolü. Bu bir çok kez şirketlerin konrtolü biçiminde de görülüyor. Selam ve sevgilerimle...

    YanıtlaSil