29 Haziran 2015

Bahçelerde cam cam Çipras’ı öptü Merkel ablam

Başlık çoğunuzun hoşuna gitmemiş olabilir. Önce ben de çok kararsızdım. Ancak son gelişmelere bakınca, akılca kalıcı olabileceğini düşünüp bilinçli olarak seçtim.
Sonunda tahminim tuttu. Yunanistan’a “direnmenin bedelini ödetiyorlar”! Bazılarınız bu saptamamdan da hoşlanmamış olabilirsiniz. “Neyin bedeli?” diye düşünmüş olabilirsiniz. Haklısınız.

Ama…

Ben işin sorumlusunun Çipras ve arkadaşları olduğunu düşünüyorum. İzin verin nedenlerini açıklamaya çalışayım.

Öncelikle “Yunanistan’a bu kadar borç verenlerin hiç sorumluluğu yok mu?” sorusunun cevabını vereyim. Tabi ki var. Ancak söylememe gerek var mı bilmiyorum: Borç verenlerin doğasında bu var. Ne kadar çok talep varsa o kadar borç vererek, bir ekonomiyi kendilerine bağlamayı hedefler. Böylelikle borç alanlar tüketime yönelirler. Ardından içeride üretim yetmeyince borç verenlerin ülkesinden ithalat yapılır. Dahası onlardan aldıkları borçlar karşılığında dışarıya faiz ödenir.

Bunlar bilinen şeyler. Kabul, borcu alan, Yunanistan’ı borç batağına sokan da Çipras ve arkadaşları değil. Önceki siyasetçilerin popülist yaklaşımları olayı bu noktaya getirmiş.


Bunlar sadece dışarıda değil Yunanistan’da da çok iyi bilinen konular. Örneğin “Yunanlı ailelerin % 36’sı aldıkları maaşla geçiniyor, % 49’unun temel ve çoğunlukla tek geçim kaynağı emelli maaşları.” Dahası, “saç boyalarındaki kimyasalların yaratacağı riskler nedeniyle kuaförler, reflü riskli nedeniyle nefesli çalgı sanatçıları ve mikrofonlardaki bakterilerin yarattığı riskler nedeniyle radyo spikerleri tehlikeli meslekler listesine eklenmiş” (Gülden Atabay Şanlı) erken emekli edilmişler. Üstelik emekliler 13 maaş alıyorlar.

Özetle birileri sirtaki oynarken klarnet çalacak erken emekli olacak; maaşı Hans’tan alınan borçla ödenecek!

Sizce bu ne kadar sürdürülebilir bir durumdur? Borç alarak, refah illüzyonu yaratarak halkı kandırarak nereye kadar gidilebilir? Hiçbir yere gidilemeyeceğini Çipras ta biliyordu. Bu nedenle seçimlerde oy isterken halka “direneceğiz” dedi. Oy aldı.

Ancak, burada halka tam olarak anlatılmayan bir durum söz konusu. O da borç verenlerin gücü. Onlar sadece Yunanistan’a kredi vermiyorlar. Bulgaristan, Romanya, Ukrayna hatta kısmen Türkiye borç alarak, ithalat yaparak tüketenler listesinde başlarda bulunuyorlar. Hepimizin gözü “Yunan direnişinde”. Bir becerseler, borçları sıkıntıya girmeden sildirebilseler sırada bizler varız. Aldığımız dış borçların üstüne yatmak için sıradayız.

Anlayacağınız bu işin dünyaya yansıması olacak. IMF’den para alan ülkeler işler sıkışınca seçime gidip, “halk bize oy verdi, bu şartlarda ödeme yapmıyoruz” demeye başlarlarsa, “dünya nizamatı” (!?) bundan olumsuz etkilenir.

Dolayısıyla, “nizamat mensupları” Çipras’a ve Yunanistan’a bir şekilde acı çektirecekler. Çektiremezlerse yeni kuralları uygulamaya koymak imkânsız hale gelir. Dünya finans sistemi baştan aşağı yenilenmek durumunda kalır. 

Unutmayalım ki, hiçbir radikal değişim krizsiz olmaz. Eğer değişim kararı verildiyse kriz de yakın demektir.

Yine hatırlatayım. Her krizin bedelini dar ve sabit gelirliler öder. Yükü yoksullar ve fakirler taşır.

Bunları ben biliyorum da Çipras bilmiyor mu? Kesinlikle biliyordu. Şimdi gelinen noktada kararı halka bırakıyor. Ancak “Kalabalıklar her zaman doğruyu söylemez”. Dolayısıyla işler daha kötüye gidebilir.

Umudum Komşunun başarılı olmasında. Ne kadar olursa olsun, onların hanesine yazılacak her olumlu adım, bizde ve bizim gibi ülkelerde umut yaratacak.

Diren Komşu!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder