Kaç zamandır yazmayı düşündüğüm bir konu.
Silah
sanayi, ordusunun mühimmatı çoğunlukla dışarıya bağlı bir ülkenin uluslararası
veya bölgesel güç olabilmesi, söylenildiği kadar kolay değildir. Çünkü basıl her tetik çoğu
zaman cari açığa negatif etki yaratır.
Düşünsenize, bir F16 pilotu için asıl olan
verilen hedefi vurmak, verilen görevi yerine getirmek olmak durumundadır. Onun
için kaç füze atılmış, kaç mermi boşa gitmiş, maliyeti ne kadarmış gibi
hesaplar akla ziyan konulardır. Böyle olmak zorundadır. Çünkü savaş maliyet hesabı yapılarak kazanılmaz. Başladın mı canını
verene kadar mücadele edeceksin. Hele
ülkeni savunmak için verdiğin haklı bir mücadelenin içerisindeysen asıl olan
kazanmaktır. Her şeyinle kazanmak için savaşacaksın.
Ama savaş doğrudan senin savaşın değilse, çok
haklı bir savaş değilse ne olacak? Sadece bölgede güç olacağız, sözümüz daha
fazla geçecek gibi nedenlerle girilen sıcak mücadelenin siyasi etkilerini bir
yana koyabilirsek, ekonomik sorunları çok önemli sonuçlar yaratır.
Operasyonun
ABD’ye etkisi
Dünkü Hürriyet’te yer alan bir habere göre
IŞID’e karşı başlatılan harekatın “Amerika’ya aylık maliyeti 350 ile 570 milyon
dolar” civarındaymış. Rakamlar öyle sıradan değil. Örneğin atılan her Tomahawk
füzesinin maliyeti 1,1 milyon dolar. Uçaklara yüklenen cephanenin maliyeti 1,5
milyon dolardan fazlaymış.
Amerika için bu harcamanın siyasi
getirilerinin hesaplanmasını dış politika uzmanlarına bırakalım.
Ama ekonomik maliyeti, onlar için çok büyük
değil. Milli geliri 16 trilyon dolar bir ekonomide bir milyar dolar para
harcanmış ne yazar. Hem de harcanan para, büyük oranda kendi ekonomilerine
katkı yaratıyorsa. Amerika’nın silah
sanayiin çalışıyor, üretiyor, istihdam edilene ücret veriyor. Dolayısıyla kendi
ekonomileri büyüyor. Belki bütçe açıkları biraz büyüyor. Olsun en fazla FED
kaynakları biraz daha bütçeye aktarılır, enflasyon azıcık artar. Ama iş
bulanlar çoğaldığı çoğunluk daha mutlu olur.
Bize
etkisi
Aynı şeyleri bizim için söylemek oldukça zor.
Bizim ordumuz aynı operasyonu yapmaya kalksa,
olayın ekonomik tarafı sadece bütçede ve enflasyonda hissedilmez. İşin bir de silah, mühimmat, petrol ve
yedek parça ithalatı gibi etkileri olacak. Bu ithalatları çoğunlukla, başta ABD
olmak üzere NATO ülkelerinden yapacağız. Onların fabrikaları çalışacak,
işçileri kazanacak, devlet daha çok vergi alabilecek.
Ama Türkiye’nin cari açığı biraz daha
büyüyecek. Yıllık döviz ihtiyacımız 220 milyar dolar düzeyinden yukarıya doğru
tırmanmaya başlayacak.
Bu ne
biçim bakış açısı?
Biliyorum
bazılarınız hemen; “İyi ki sen artık Hazine’de değilsin. Senin gibi dar
kafalılar yüzünden bu ülke sınırlarına hapsedildi. Bölgesel güç olamadı”
diyerek tepki gösterecekler. Olaya sadece siyasi
açıdan, dar kalıplı ideolojik ve tek yanlı bakınca belki, ama belki, böyle
görünebilir.
Ancak. Her savaşın bir ekonomik maliyeti
olduğunu unutmamak gerek. Hem de öyle sıradan bir maliyetten bahsetmiyoruz.
Bunu I. Ve II. Dünya Savaşı’nı yaşayan Almanlara sorabilirsiniz.
Bir savaşın maliyetine katlanmak, ülkenin
onlarca yılını dışarıdan borç alarak geçirmek demektir. Çoğu zaman borçlandığın
ülkelere karşı kişilikli dış politika uygulayamamak demektir. Bu nedenle bir savaşın ülke savunmasını,
bağımsızlığını esas alan haklı bir savaş olması gerekir. O zaman her türlü
maliyete katlanılır. Değil döviz, cari açık, kaybedilecek gencecik canların
bile hesabı yapılmaz.
Aynen Kurtuluş Savaşı’nda olduğu gibi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder