8 Temmuz 2017

Dünyada merkez bankaları müziği kapatırken “trade market”e dönüşen ekonomi

Son günlerde iki önemli çalışma yayımlandı.

İlki Uluslararası Finans Enstitüsü (IIF)’ne ait. İlk cümlesi mealen şöyle, “küresel olağanüstü düşük faiz oranları dönemi sona eriyor.” IIF ardından yükselen piyasa ekonomilerinin durumunu kısaca inceliyor. Hindistan ve Türkiye gibi bazı ülkelerin, bu dönemi yatırımdan çok tüketime dayalı bir büyüme modeliyle geçirdiklerine vurgu yapıyor.

Merkez bankalarının üst kuruluşu olan BIS (Basel International Settlements) ise 2017 yıllık raporunu yayımladı. Dünya ekonomisinden, finansal sektörün son durumunun değerlendirilmesine kadar birçok konuyu içeren oldukça kapsamlı bir çalışma.
Rapor, dünya ekonomisinde dört ana riske dikkat çekiyor: Yükselen enflasyon merkez bankalarını parasal sıkılaştırmaya zorlayacak. Böylesi bir gelişme finansal sektördeki stersi artırır. Büyüme yavaşlayabilir. Bunlara bir de ticarette korumacılık eklenirse büyüme büyük darbe yiyebilir.

Bunlar önemli. Ama orta ve uzun vadeli değerlendirmeler.

Bir de kısa vadeli olanı var ki o bizim için daha önemli.

2009 Küresel Krizi sırasında, dünyadaki büyük bankaların bilançolarında yabancı para işlemlerinde vade uyumsuzlukları büyüdü. (Pasifteki kısa vadeli borçlar çok hızlı arttı. Aktifin vadesi uzun kaldı). Toptan fonlama piyasası kuruyunca bankalar kısa vadeli piyasalara (Money Market Mutual Funds) yöneldiler. Döviz ve faiz swapları fon sağlamanın ana kaynağı oldu.
 
Amerikan bankalarını bir kenara koyarsak. Eylül 2016 itibariyle, ABD’li olmayan bankalar 9,5 trilyon dolarlık bilanço içi, 10,5 trilyon dolarlık bilanço dışı işlemlerini çok kısa vadeli fonlardan kaynak sağlayarak sürdürdüler.

Şimdi bir yandan yeni düzenlemeler/kurallar diğer yandan merkez bankalarının bilanço küçültme/faiz yükseltme eğilimleri kısa vadeli dolar piyasalarında da döviz faizlerinin artmasına yol açıyor. Alman ve diğer bazı ülke kamu kâğıtlarında görülen hızlı faiz artışının önemli nedenlerinden birisi de bu gelişme.

Peki dünyada paradigma değişirken biz ne durumdayız? Ekonomimiz hangi şartlarda bu değişimle baş etmek durumunda kalacak?

Önce ekonominin döviz dengesiyle ilgili birkaç rakam hatırlatayım.

Döviz varlıkları
Nisan 2017
218 milyar $

DTH
Nisan 2017
178 milyar $
Toplam mevduatın % 43,ü
Döviz yükümlülükleri
Nisan 2017
624 milyar $

Net UYP

406 milyar $

Dış borç stoku
Mart 2017
412 milyar $
% 70’ özel sektöre ait
Dış borç servisi
Nisan 2017-18
168 milyar $

Cari Açık

40 milyar $
Yıllık tahmin
Yıllık döviz ihtiyacı
Nisan 2017-18
205-210 milyar $
Tahmin
GSYH
Mart 2017
840 milyar $


Önceden aldığı dış borçları üretken, döviz getiren sanayi yatırımlarına kullanmadığı için, faizlerin yükseleceği dönemde, Türkiye’yi zor günler bekliyor. Tablodaki dış bor stoku, yıllık dış borç servisi, tahmini cari açık rakamlarını bir araya getirerek düşünün. İşler çok kolay olmayacak.

Öte yandan, önceden doğrudan yatırımcılar için cazip olan ekonomi, son yıllarda önemli bir değişime uğradı. Üzerinde en çok düşünülmesi gereken bu değişim, Türkiye’nin artık bir “trade market” olarak ilgi görmesi.

Ne demek istiyorum, biraz açayım.

Yabancılar için bir yükselen piyasa ekonomisi eğer doğrudan yatırım (istihdam yaratan fabrika) yapılacak bir yapıda ise orada orta/uzun vadeli bakış ile yatırım kararları veriliyor. Güvenilir, hukukun üstünlüğünün sağlandığı, teşviklerin yeterli olduğu ekonomilere yeni ve istihdam sağlayan, ithalatı azaltan doğudan yatırımlar geliyor.

Ancak, herhangi bir nedenle finansallaşması ve dolayısıyla dolarizasyonu yüksek, sıcak paraya dayalı bir model varsa, o zaman sadece para ve sermaye piyasalarında işlem (trade) yapılabilecek bir ekonomi gözüyle bakılıyor. Yani o ülke artık “trade market” kategorisine giriyor. Döviz sahipleri, yatırımlarını en fazla bir yıllık bir vadeyle yapıyorlar. Hemen hemen hepsi, hedge (sigorta) edilmiş borsa ve para piyasası işlemleri oluyor. Sıcak paracıların tercihlerini, kurların aşırı yükselmesini engellemek adına yüksek tutulan faizler belirliyor. Doğal olarak yüksek getirileri çok seviyorlar. Yüksek faiz ortamı devam ettiği sürece o ülkede “trade” yatırımlarını devam ettiriyorlar.

Yükselmekte olan dünya faizleri, bizdeki faizleri de zorlamaya başlayacak. Ancak yüksek faiz, “trade market” yapısının daha da kalıcı olmasına neden olacaktır. Ekonomi sıcak paracıların cenneti olmaya devam edecektir.


Ne yapıp edip, döviz ihtiyacını azaltacak yapısal önlemlerin hemen alınmasında büyük yarar var.


Son söz: Sel haline geldikten sonra suyun önü alınamaz. (Sadi)

1 yorum:

  1. Kısaca, "eli kulağındadır" diyorsunuz. Ehhh geçmiş olsun o zaman - anlattıklarınızı düzeltecek önlemleri almaya zaman da yok, bunu yapacak kaynak da yok, hepsi için gereken bilgi-yetkinlik-kapasite zaten yok.

    YanıtlaSil