Sayfalar

13 Mayıs 2019

Popülizm kime yarıyor?

Önce bir saptama yapayım. Ekonomik sıkıntı içinde olan ve aldığı sosyal yardımlar/transferlerle hayatını idame edebilenlerbu yazının konusu değildir.  
Bu gerekli belirlemeyi yaptıktan sonra konumuza gelelim.
19. ve 20. yüz yılda, yoksulluğun çok yaygın olduğu yıllarda, sosyal transferler ve diğer popülist söylemler ve uygulamalar, çoğunlukla eleştirilirdi. Buna karşılık, toplumun geniş kesimlerinin refahtan pay almakta zorlandıklarını iddia edenler, kamunun bu alana müdahale etmesini gerekligörürdü.
Ardından önce, özellikle II. Dünya Savaşının sonrasında anlayış değişmeye başladı. Bir yandan 30 yıl içinde yaşanan iki büyük dünya savaşının etkilerini azaltmak diğer yandan Berlin’e kadar gelen Sovyet’lerin önünü kesmek için refah devleti gündeme geldi. Kamunun rolü konusundaki anlayışlar değişti, büyüme arttı, pasta büyüdü, paylaşım daha adil oldu.
Kısacası popülizm artık solcu veya sağcı değildi
İş öyle bir yere geldi ki, neredeyse her parti popülist söylemlerde birbiriyle yarışmaya başladı. Bu politikaların amacı, etkisi ve sonuçları tartışılmaz oldu.
Türkiye’den birkaç rakam vererek konuyu biraz açayım.
Aile Çalışma ve Sosyal Politikalar Bakanlığının verilerine göre Türkiye’de yaklaşık 20 milyon insan ve 2 milyon aile devletten sosyal yardım alıyor.Bazılarının iki çeşit yardım alabildiğini düşünürsek, ortalama aile büyüklüğünü 4 kişi kabul edersek, çok kaba bir hesapla 17-18 milyon seçmenin devletten yardım aldığınısöyleyebiliriz. 
Bu sayı 2012 – 2017 arasında azalmamış. Çok olmasa da çoğalmış. 
Milli gelirin yüzde 1’i civarında bir para bu alanda dağıtılıyor. Az para değil. İhtiyaç varsa daha çok verilsin. Ama öyle verilsin ki alanların ihtiyacı azalsın. Listeye yeniler eklenmesin.Bunca para harcanmasına rağmen olmayan bu.
Başka bir sorun daha var.
Kaynağın hepsi vergilerden gelmiyor. Harcamaların, özellikle belediyelerin sosyal yardım harcamalarının bir kısmı için borç alınıyor. “Bunu nereden çıkarıyorsun? Diğer harcamalardan kessinler ve/veya daha fazla gelir toplasınlar. Borçlanmasınlar.” diyenlere sonsuz saygım var.
Ben de bunu sorgulamak istiyorum zaten.
Bildiğiniz bir gerçeği hatırlatayım. Borç, faiz ödenerek alınıyor. Yani kamu aldığı borcun karşılığında birilerine faiz ödüyor. Hem de dünya standartlarına göre oldukça yüzsek bir faiz.
Borç kimlerden alınıyor? Tasarrufu olan yerli ve yabancı birikim sahiplerinden. Diğer bir deyimle, geliri harcamalarından fazla olan, parasını bankaya yatırabilenden. Uzatmayayım, üst gelir gruplarından.
O zaman yoksula yardım yapacağım diyerek borçlanan, yüksek faiz ödeyen devlet, yüksek faizi kimlere ödüyor? Zaten parası olanlara. Onlar da aldıkları yüksek faizle tasarruflarını, refahtan aldıkları payı çoğaltıyorlar.
Anlayacağınız, birileri fakir, fukaraya yardım yapıldığını, bunun için hesap yapılamayacağını söylüyor. Diğerleri aldıkları yüksek faiz gelirleri ile Florida’da da Akdeniz kıyılarında tatillerinin süresini uzatıyorlar.
O zaman, popülizmin zaten zengin olanlara yaramaması için; ilk önce sosyal yardımların, yoksulluğu azaltacak şekilde verilmesin sağlamak lazım.Ardından bütçenin borçlanma ihtiyacını azaltmak için vergileri ve harcamaları gözden geçirerek devam edilebilir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder