İnanın son günlerde
ekonomide alınan kararları, özellikle kurdaki gelişmeleri anlamak için
okumaktan, telefon etmekten helak oldum.
Yetersizliğimin bir nedeni
konu uzmanlık alanım değil. Ben de işin uzmanı köşe yazarlarının makalelerini
altını çizerek okuyarak anlamaya çaba gösteriyorum.
Dünya Gazetesi’nde Fatih Özatay hocanın yazısını okudum. Şu cümleler dikkatimi çekti:
“Döviz kurunda bu nedenlerle son haftalarda artış
oldu. Dahası, çoğu analistin işaret ettiği gibi döviz kurunun ileride yukarıya
gitme ihtimali az değil. Bu ihtimal döviz borçlusu şirketler açısından önemli
bir risk. MB’nin atmayı düşündüğü adım öncelikle bu riski azaltmayı hedefliyor.
Dikkat: Şirketler yükümlülüklerini yerine getirmek için yine döviz bulmak
zorundalar; bu nedenle ortaya çıkan döviz talebi azalmayacak.”
“Ne olacak o zaman?” derken, Hürriyet’ten Uğur
Gürses’in yazısı konuya açıklık getirdi. Yazısını şöyle bitirmiş: “Son
nokta şu; Merkez Bankası bu aracı kullanarak özel kesimin potansiyel kur
zararını da üstüne almış olacak. Kar ettiğinde Hazine’ye transfer ederken,
zarar ettiğinde bunu Hazine’den isteyecek mi? Hazine bunu ödemek için bütçeye
ödenek koydurtacak mı?”
Bu cümle beni eskilere götürdü.
Biraz açayım.
Anladığım kadarıyla, TCMB bankaların döviz açık
pozisyonu nedeniyle oluşacak talebin kura baskı yapmasının önüne geçmeye
çalışıyor. Verilere bakalım. Reel sektörün Ağustos 2017 itibariyle, 212 milyar
dolar açık pozisyonu var. Yanı sıra Eylül 2017- Eylül 2018 arsındaki bir yıllık
sürede de 62,2 milyar dolar dış borç ödemesi bulunuyor. Tamam, TCMB kur farkının
hepsini üsteniyor diye bir durum yok. Ama yine de bir yükün altına giriyor.
Kurların yukarı gidişi durmazsa zarar edecek. Sonunda gelecek, Hazine’ye “Zarar
ettim bana 2001’de yaptığın gibi özel tertip devlet tahvili ver.” diyecek.
Yani Hazine dolaylı olarak reel sektörün açık
pozisyon/kur riskini üstlenmiş olacak.
Sadece bu mu? Bir de diğer koşullu yükümlülükleri
hatırlayalım.
Önce Kamu Özel İşbirliği (KÖİ) projeleri ile yapılan
büyük yatırılmalara garantiler verildi. Yetmedi, gerektiğinde dış borçları
üstlenmek üzere yasal ve idari ortam hazırlandı. Onlarca milyar dolarlık
koşullu yükümlülük orada duruyor.
Sonra reel sektörün bankalardan aldığı kredilerine
Kredi Garanti Fonu (KGF) üzerinden kefalet verildi. Toplam kredi miktarı 250
milyar lira olarak belirlendi. Toplamın yüzde 10’u batarsa Hazine’den, bankalara
ödeneceği söylendi.
En son olarak, önce Eximbank üzerinden, ihracatçının
TCMB’ye olan reeskont kredisi borçlarına, kısa bir süre için, kur garantisi
verildi. Ardından, dolaylı olarak, açık pozisyonu olan diğer reel sektöre.
Bunların eski günler ile ne ilgisi var?
1993’ün
son aylarında kur baskısı oluşmaya başlayınca TCMB, 27 Mart 1994 tarihinde
yapılacak yerel seçimlere kadar idare etmek adına, bugünküleri andıran önlemler
açıklamıştı. Hayata geçirilmesi gereken yapısal
önlemler ertelenmişti. Ekonominin yükleri doğrudan ve/veya koşullu olarak
Hazine’nin üstüne yüklenmişti.
Sonunda 2001 Krizinde
Hazine’den; özel bankalara 18,4 milyar dolarlık açık pozisyonlarını
kapatmak ve kamu bankalarına da 23 milyar dolarlık görev zararı ve sermaye
desteği için para aktarıldı. Devletin açığı da eklenince Krizin yükü büyüdü. Paranın
büyük çoğunluğu IMF’den borç alındı. Krize dış borçla çözüm bulundu.
Doğrudur. Bugün
için aynı şartlar yok. En azından koşullu yükümlülüklerin rakamları belli
değil. Çünkü riskleri hesaplama için, önce verilen garantilerin detayı, sonra
da doğru değişken varsayımları yapmak lazım. Çok zor. En doğru hesap ödeme
zamanı gelince yapılacak.
Sadece hatırlatmak istedim.
Rahmetli babam ve ağabeyim Saddam krizinde iflas edince sanayideki işyerime gelmişlerdi.Toplam borçlarını sorunca bilmiyoruz demişlerdi.Ben 1.200.000DM ödedikten sonra kayıt almayı bıraktım ve kendilerine işyerimi bırakmayı teklif ettim ve maliyeden terkinimi verdim,kendileri tanıdıklar üzerinden devamettiler.Sonrası ben özel sektörde çalışıp gene aynı serveti elde edip hayatımı sürdürüyorum.Şimdi emekliyim ama hala müşavirlik gelirlerim var .Yani sıkıntı yok,ama bunun ana nedeni ailemle olan mali şeffaflık,adil paylaşım ve gerekçeli iktisat olduğuna ben çok inanıyorum.
YanıtlaSilHakan bey, Merkezin elindeki döviz, bankaların zorunlu karşılıklar için merkez bankasına verdikleri dövizler.
YanıtlaSilevet doğru.
Sil@İspanyol.com Araştırılmalı tam rakam için ama TCMB Döviz Rezervi sadece Zorunlu Karşılıklardan oluşmuyor. Bir kısmı için evet bu sav doğru.
YanıtlaSilTL nin gücü nasıl artar hocam?
YanıtlaSilGüçlü bir ekonomi, demokratik bir siyasi yapı, çağdaş sosyal hayatın egemen olduğu bir ortam ve bağımsızlığı ilke edinen bir yönetimle...
Sil