Credit Suisse’in 2017
Küresel Servet Raporu (Global Wealth Report) basında geniş yer buldu. Dünyadaki
ve Türkiye’deki zengin sayısı çok konuşuldu. Ben Türkiye’deki sayıların
üzerinde durmayacağım.
Dünya rakamlarını, 2009
Küresel Krizinden sonra izlemeye çalışıyorum. Bu bağlamda, hazırladığım ve 2010
-2017 Raporlarında yer alan verilerin karşılaştırmasını içeren aşağıdaki Tabloyu bilginize sunuyorum.
Kısaca rakamlara bakalım.
Dünyada, 1 milyon $’dan
çok serveti olanların sayısı 36 milyon. Bu kadar az sayıdaki insan, toplam
dünya servetinin yüzde 46’ısına sahipler. Rakamı
2010’la karşılarınca, artışın yüzde 86 olduğunu görüyoruz. Neredeyse bir
katı kadar artış var.
Diğer veriler bize, servetin son yedi yılda, üst
gelirlerine doğru hızla kaydığını gösteriyor.
Örneğin10 bin dolardan küçük serveti olanların servetlerini kaybettiklerini
gösteriyor. Bu grubun, 2010 yılında, 8,2 trilyon dolar olan toplam serveti, bu
yılın raporunda %7,3’lük düşüşle 7,6 trilyon dolar olmuş. Diğer bir deyimle, küçüklerin serveti azalırken büyüklerinki
hızla çoğalmış.
Servetin bölgesel
dağılımına bakınca resim biraz daha netleşiyor. 280,3 trilyon dolarlık
servetin, 101 trilyon doları ABD’de; 80 trilyon doları Avrupa’da; 29 trilyon
doları da Çin’deki zenginlerde. Kısacası toplam
dünya servetinin yüzde 65 kadarı ABD’li ve Avrupalı zenginlerin elinde
toplanmış.
Şimdi gelelim işin sürdürülebilirlik
tarafına.
Mikro bir örnek vererek
konuyu açmaya çalışayım. Bir ailenin toplam günlük ihtiyaçları bellidir. Ne
kadar uç tüketimler yapılmak istense de ortalama harcama çok fazla değişmez.
Kirası, gıdası, ulaşımı, eğlencesi, sağlığı, eğitimi hepsini bir araya
getirseniz, en üst gelir grubundaki bir aile, tüm gelirlerini bu amaçla
harcayamaz. Zaten bu nedenle servet biriktirme yeteneği oluşur.
Buradan gelmek istediğim
sonuç şu. Dünyada servet bu kadar az insanda toplanıp, en geniş kesimlerin
gelir ve servetleri düşmeye başlayınca ekonomilerde tıkanmalar başlıyor. Hanehalkının çok büyük kesimi yeteri kadar
tüketemiyor. Onlar tüketemeyince, üretim artmıyor, ekonomi büyümüyor. Bunu
gören karar alıcılar, gelirleri büyütmek yerine, toplumun en geniş kesimlerini
ucuz ve bol borç almaya teşvik ediyor. Oysa
dünyada, bankaların kredi olarak dağıttıkları paranın büyük çoğunluğu da
serveti yüksek olanların. Servetlerinin büyük bölümünü finansal varlıklara
yatırdıkları için bir yandan faiz geliri bir yandan da yüksek borsa getirisi
elde ediyorlar.
Ama vergi vermiyorlar. Ya
ABD’de olduğu gibi bir başkan geliyor kanunları zenginler lehine değiştiriyor.
Ya da “Paradise Papers” örneğinde olduğu gibi sistem, yüksek servet
sahiplerine, vergiden kaçınmanın yasal yollarını sunuyor.
İşin en ilginç tarafı, vergi cennetlerine giderek vergiden kaçınan
servet sahipleri, o paralarıyla, vergi vermedikleri kamu hazinelerine borç
veriyorlar. Devletten faiz geliri elde ediyorlar. Oysa vergiler tam olarak
toplanabilse hem kamu bütçeleri daha az açık verecek hem de hazineler daha az
borçlanma zorunda kalacaklardı.
Artık konu herkesin gündeminde.
Acil çözüm önerileri, IMF’den büyük yatırım bankalarına, üniversitelerden
siyasi partilere çok çeşitli çevrelerde tartışılıyor. Gelir dağılımındaki adaletsizlikten, ortak servet vergisinden, vergi
cennetlerinin yasaklanmasına kadar birçok başlık hakkında çalışmalar var.
En son örneklerden birisi BIS’in (Bank for International Settlements) eski Genel Müdür Yardımcısı H. Hannoun ile
eski Genel Sekreteri P. Dittus’a ait. Başlığı da “Devrim Gerekiyor” (Revolution
Required) .
Tek istisna Türkiye! Eğer
bu konuda da kör ve sağır bir tavır izlersek sonunda dünya zenginlerinin aldıkları
kararlara, istesek de istemesek te uymak zorunda kalacağız. Çıkarlarımızı
yeteri kadar koruyamayacağız.
EK NOT: E. Devlet Bakanı ve TCMB Başkanı Sayın Rüşdü Saraçoğlu, aşağıdaki tabloyu göndererek, ortalama kişisel gelir dağılımına bakınca ,resmin daha da kötüleştiğine dikkat çekmiş. Katkısı çok teşekkür ederim.
Faizin yasak zekatın zorunluluk olmasını şimdi daha iyi anlayabiliyorum.
YanıtlaSilElinize sağlık. Bence bu kadar karmaşık ve uluslararası bir konunun çözümü için siyasi bir irade yok. Tek başlarına devletler pek bir şey yapamazlar. IMF, BM gibi organizasyonların yaptırım gücü yok. ABD'nin başında eski emlak kralı var. Avrupa Birliği becerip bir karar alabilir mi?
YanıtlaSilBence de bu düzen çok çarpık ancak iyileşme için bir umut ışığı göremiyorum.
Apple milyar dolarları offshore hesaplarda istiflerken, Çin'de iphone'ları üreten işçiler ayda 500 dolara talim etmeye devam edecekler gibi gözüküyor.