Son günlerdeki “ucuz et” tartışmalarını
dikkatle izliyorum çünkü benim için çok eski bir konu. Rahmetli annemin, 1970’li yıllarda beni zorla gönderdiği “Et
Balık kuyruğu” günlerimi hatırladım. Ne kadar sıkıcı bir şeydi o.
Yıllar sonra Hazine’de tarımsal
desteklemenin finansmanından sorumlu birimlerde çalıştım. Tarımın, gıda güvenliğinin ne olduğunu yaşayarak öğrendim.
Özellikle gıda güvenliği sorununa özel ilgi
duydum. Örneğin ABD’nin en tanınmış devlet adamlarından eski dış işleri bakanı Henry Kissinger 1970 yılında söylediği
şu sözü hiç aklımdan çıkarmam: “Eğer
petrolü kontrol ederseniz ülkeyi kontrol edersiniz, eğer gıdayı kontrol ederseniz
nüfusu kontrol edersiniz”.
Dolayısıyla, tarımı programlamayan,
planlamayan bir devlet olamaz. Planlama yapılmaz, tarım piyasa koşullarına terk
edilirse et, saman, buğday, bakliyat eden ülke haline gelinir.
Bugün dünyada başta en zenginler olmak
üzere tüm ülkeler, tarımı planlıyorlar ve destekliyorlar. Tersinden
söylerlersek, destekleme olmadan
planlama olamayacağını çok iyi biliyorlar.
Merkezi otorite önce neyin ekileceğine,
yetiştirileceğine karar veriyor. Destekleme programını net ve şeffaf bir
şekilde açıklıyor. Üretici ona göre karar veriyor. Devletin şartlarına uyduğu
sürece destekleme ödemesi alıyor. Zarar etmiyor. Tarımsal üretim süreklilik
kazanıyor. Çok gerekli olmadıkça gıda üretiminde kendi kendine yeterli olmaya,
olabildiğince az ithalat yapmaya çaba gösteriliyor.
Aslında Türkiye de konunun farkında. Tarımla
ilgili 2006 yılında bir Tarım Kanunu çıkardı.
Kanunun 19. Maddesi ile; Doğrudan
gelir desteği, Fark ödemesi, Telafi edici ödemeler, Hayvancılık destekleri,
Tarım sigortası ödemeleri, Kırsal kalkınma destekleri, Çevre amaçlı tarım
arazilerini koruma programı destekleri, Diğer destek ödemeleri, tarımsal destekleme araçları olarak
belirlendi.
Daha
önemlisi aynı kanunun 21. Maddesi
ile tarımsal desteklemelerin finansmanı yasa hükmüne
başlandı ve alt limit kondu. Şöyle ki; “MADDE 21 – Tarımsal destekleme
programlarının finansmanı, bütçe kaynaklarından ve dış kaynaklardan sağlanır. Bütçeden
ayrılacak kaynak, gayrisafi millî hasılanın yüzde birinden az olamaz.”
Yani kanun
koyucu hükümete emir verdi, her yıl bütçeye tarımsal destekleme için para koy.
Bu para o yılki milli gelirin %1’inden az olmasın.
Ama durum
öyle mi?
Önce
bütçenin hangi kaleminin hesaba dâhil edilmesi gerektiğine açıklık getirmek
lazım. Sizin için aşağıdaki tabloyu
hazırladım. Tablonun dördüncü sütununda 2007-16 arasındaki dönemde milli
gelirin yüzde biri görülüyor. Birinci
sütunda bütçe giderlerinin fonksiyonel sınıflandırması (Fkod3) altında yer
alan Ekonomik İşler ve Hizmetler / Tarım Ormancılık Balıkçılık Avcılık
Hizmetleri kalemini gösteriyor. İkinci
sütunda ise yine bütçe giderlerini bu defa ekonomik sınıflandırma (Ekod4)
olarak sınıflandıran ve Hazine yardımları/Hanehalkına yapılan
transferler/Tarımsal amaçlı transferler yer alıyor. Sonraki sütunlarda fark
hesaplanıyor.
Sanırım idare hesaplamalarında ilk sütunu tercih
ediyor. Ormancılık, balıkçılık, avcılık da tarımsal
faaliyettir, o alanlara bütçeden yapılan harcamalar da desteklemeden satılır
demeye getiriyor. Bana göre yasa hükmü
öyle değil. Desteklemeden kastı 19. maddedeki tanımlarda yer alanlar. Yani
ikinci sütunda belirtilen harcamalar.
Tabloda iki
seçeneğe göre tarımsal destekleme için ödenmesi gereken miktarı ve farkları hesaplamaya
çalıştım. Her iki seçenekte de devlet
borçlu çıkıyor. İlk seçenekte, on bir yıl için 22 milyar lira, ikinci seçenekte
ise 82,3 milyar lira borç çıkıyor.
İdaredeki
uzmanların şöyle bir karşı argümanı olabilir. Onlar bir sonraki yılın bütçe
ödeneklerini içinde bulundukları yılın ekim ayında tahmin ederek belirliyorlar.
Oysa benim hesabım milli gelir rakamları kesinleştikten sonra yapıldı. Yani
onların tahmin ile geçekleşme arasındaki farkı baştan bilmeleri mümkün değil.
Ancak amaç
yeteri kadar ödeme yapmak ve çiftçiye yeterli destek vermekse, sonraki yıl
bütçesinde, önceki yıl için hesaplanan fark ödenebilir.
Yeter ki
istek olsun.
Tablo 1: Bütçeden tarımsal
destekleme ödemeleri
Kaynak: Muhasebat Genel
Müdürlüğü ve kendi hesaplarımız
Yazları bahçemin yanındaki ormansı araziye göçen davarcının(Keçi sürüsü sahibi)bana bir ara söyledikleri ibrettir;Çift kabin 2.el bir pikap almıştı ve ona işler iyi galiba para kazanabiliyorsun diye ziyaretimde söylediğimde,yok be abi;Keçiler için falanca destek çıktı parayı aldık işte buna yatırdık demişti.Şimdi o desteğin geri ödeme zamanı ve kara kara düşünüyor.AKP seçmeni değilim ama bu zihniyete Hükümetler (kim olursa olsun) ne yapabilir diye soracağım ama avrupadan biliyorumki desteklerinde doğru kullanılıp kullanılmadığıda kontrol ediliyor.
YanıtlaSilbiz hayvancılık yapıyoruz dana sattık kilosunu 28 liradan kar elde ettik ama diğer yatırımlara göre koyduğumuz paraya göre çok az devlet 30 liraya kıyma satacaz diyor biz üreticiyiz bizden 28 e alıyorlar çok az kar elde ettik bunun firesi var işlenmesi var kar payı var 30 liraya satabilmesi için bizden en fazla 20 liraya alması gerek buda ortalama hayvan başına 1500tl zarar bu şekilde ne dana bakarız ne satarız biz üretmezsek dolar kuruyla alınan et ucuz mu kalacak tüm türkiyenin ihtiyacını hangi ülke karşılayabilir bırak danayı inek bile kestirmeyiz bu fiyata danayı 20 tl ye alırlarsa inek 12 lira olur bırakın ucuz eti girdilerimiz çok fazla kimse bu şekilde ucuz et dememeli yoksa 100 liraya et yeriz hayvancılık yemdir yemi çözen ucuz eti yer ithal çözüm değil açlık getirir zaten yiyemediğimiz eti bidaha yiyemeyiz şuan arabaların çok pahalanması gibi hadi arabayı üretemiyoz ithal ediyoz ya et ette mi üretemiyoz biz üretiyoruz ama üretmemizi istemeyen insanlar var ne yapak üretmeyek mi bundan sonra kimse ekonomi iyi demesin giydiğimiz kıyafetler ayakkabılar bindiğimiz arabalar yediğimiz yiyecekler biz napıyoruz acaba bi anlayabilsem 3.89 u milletçe hakediyoruz şimdi ucuz etlerinizi yiyebilirsiniz bi kaç sene sonra avusturyadaki hayvan fiyatlarını arttırdığımız gibi bu et fiyatlarınıda arttırcez neyse sonumuz hayrola herşeye rağmen üretmekten korkmayın üretirsek var oluruz üretmezsek yok oluruz.
YanıtlaSilHayvancılık süttür.Üreticinin 1,045 tl/lt den sattığı sütün litresi market raflarında 4,100 tl ise aradaki fark piyasacı kafa ile başka ceplere aktarılıyorsa;1-kimse süt üretmez 2-İneğini kesime yollar 3-Yavru üretimi olmayacağı için de et kaynağı sığır yetiştiriciliği yapılamaz.Burada esas şudur; Üretici en azından sattığı süt bedeli ile yemini alabilse doğacak buzağı minimum karıdır.Yem fiyatlarının neredeyse tamamı ithal ise ve dövize bağlı ise kurdaki her artış minimum süt maliyeti+kar ın üzerine eklenmese üretici zarar eder ve hayvanı kesime yollar. Şurası kesindir ki bu şeklide(ithal,güya ucuz) hayvancılık ve et politikası devam ederse çok değil üç ay sonra et 50 liradır eğer onuda bulabilirsen. Ülkemizde yaklaşık Yılda 18 milyon litre süt üretilir , bunun yarısı entegre süt üreticileridir.Gerek aile işletmeciliği ve gerekse entegre üreticilere süt için verilecek destek kararlılıkla sürerse ancak 4-5 yıla sistem kendini düzeltir.Yoksa et pahalı ithal edelim, tarımda hele et işinde hiç sökmez.
YanıtlaSilYıllık süt üretimi 18 milyon ton olacak ,düzeltirim.
Sil